Türkiye ekonomisindeki ilginç eğilimler (3)

ALIŞTIĞIMIZIN çok altında bir enflasyonla yaşıyoruz. 2004 yılının şubat ayından bu yılın mayıs ayına kadar yıllık tüketici fiyatları endeksindeki artış yüzde 10’un altındaydı. İlk kez geçen ay enflasyon yıllık bazda yeniden çift haneli oldu.

Yıllardır yıllık yüzde 60-70’lerde dolaşan bir enflasyonla yaşamış bir toplum olarak şimdiki enflasyon "hiçbir şey değil" gibi görülebilir. Ama, küçük enflasyon düzeylerinde enflasyondaki ufak kıpırdanmalar yüzde 60 enflasyon düzeyindeki bir enflasyon ortamında enflasyonun yüzde 70’e çıkmasından çok daha tedirgin edicidir.

ENFLASYONDAKİ EĞİLİM

Enflasyonda son aylarda ivme olumsuz yönde değişti
. İvmenin değişmesinin mayıs ve haziran aylarında yaşanan piyasa çalkantılarıyla da doğrudan alakası yok. Mali piyasalardaki çalkantılar enflasyonda olumsuz yönde değişen ivmenin üzerine tuz-biber ekti ve kalıcılığını uzattı.

Enflasyon parasal bir olgudur. Aylık bazda değil de, daha uzun dönemli bakıldığında, enflasyondaki çıkışların ardında mutlaka para arzının artışı vardır. Türkiye 2004 yılına kadar enflasyonu çok hızlı indirebilmiştir. Daha sonra, yıllık bazda yüzde 7-9 arasında oluşan enflasyonun katılığına çarpmıştır. Geçen yılın son çeyreğinden bu yana enflasyonu indirme konusunda patinaj yapıyoruz. Aynı dönemde, Merkez Bankası’nın aylık ortalama bilanço büyüklüğü de hızla artmaya başlamıştır.

2003 yılı ortasından 2005 yılı ortasına kadar yıllık yüzde 4.8 artan Merkez Bankası bilançosu 2005 yılının ikinci yarısından itibaren hızla artış eğilimine girmiştir. Bu yılın haziran ayı itibariyle aylık ortalamalar bazında bilançodaki yıllık artış yüzde 43’ü geçmiştir. Aynı dönemde para talebinin de paralel bir biçimde arttığını iddia etmek çok zordur. Çünkü, aynı dönemde, Merkez Bankası’nın açık piyasa işlemleri yoluyla piyasadan çektiği para da artmaya başlamıştır. Yani, Merkez Bankası bastığı paranın giderek daha fazlasını geri çekmek durumunda kalmıştır.

Üçer aylık dönemler itibariyle aylık ortalama fiyat artışlarına baktığımızda, enflasyon dinamiğinde aşağı yönde önemli bir değişme olmadığı fark edilmektedir. Aksine, enflasyonda yukarı yönde bir eğilim gözlenmektedir. 2006 yılının ilk çeyreğinde ortalama aylık enflasyon yüzde 0.41 olarak gerçekleşti. Halbuki, 2005 yılının aynı döneminde ortalama aylık enflasyon yüzde 0.28 idi. Aynı şekilde, geçen yılın ikinci çeyreğinde ortalama aylık enflasyon yüzde 0.58 olmuşken, bu yıl aynı dönemde ortalama aylık enflasyon yüzde 1.18 olarak gerçekleşti.

Arızi fiyat artışlarından arındırmaya yönelik olarak mevsimsel fiyat hareketleri içeren mallarla vergi ve benzeri nedenlerle fiyat düzeyi etkilenen mallar dışarı bırakıldığında bulunan (G) endeksine baktığımızda benzer bir olguyu görmekteyiz. (G) endeksi geçen yılın ilk üç ayında ortamla ayda 0.13 düşmüşken, bu yıl aynı dönemde 0.1 artmıştır. Yılın ikinci üç ayında da bu yıl yüzde 1.83 olan ortalama aylık artış geçen yıl yüzde 1.31 olmuştu. Bu endeks kümülatif olarak yıl başından bu yana zaten yüzde 5.9 artmış durumdadır.

BİLANÇO İDARESİ

Son dokuz aydır yaşananlar, aslında, enflasyon hedeflemesi olan bir merkez bankasının döviz kurlarının düşmemesi yönünde bir hedefi ya da stratejisi olamayacağını göstermektedir. Çünkü, geçen yılın üçüncü çeyreğinden bu yana Merkez Bankası bilançosunun büyümesinin arkasında döviz kurlarının düşmesini engellemeye yönelik Merkez Bankası’nın döviz alımları vardır.

Döviz alımları yoluyla çıkan parayı çekerek bilanço büyümesini engelleyecek Merkez Bankası’nın elinde hiçbir araç yoktur. Bu aşamada, Merkez Bankası’nın bilanço büyüklüğünü belirleyen tek kalem döviz alım-satımlarıdır.

Nitekim, Merkez Bankası’nın döviz satımları sonucunda bilanço büyümesi temmuz ayında durmuş, hatta bilanço bir miktar küçülmüştür. Temmuz ayında bugüne kadar oluşan ortalama bilanço büyüklüğündeki artış geçen yıla göre yüzde 30’lara inmiştir.
Yazarın Tüm Yazıları