AMERİKAN ekonomisindeki gelişmeler herkese kaygı veriyor. Otoriteler durumun düzelmesi için neredeyse her gün yeni bir önlem açıklıyor. Önlem açıklamasalar, duruma hakim oldukları izlenimi oluşturmak için çeşitli demeçler veriyorlar.
Amerikan Merkez Bankası (FED), olağan toplantılar yetmiyormuş gibi, arada bir olağanüstü toplantılar yaparak kısa vadeli faizleri hızla indirdi. Faizler geçen yılın eylül ayında yüzde 5.25 iken şimdi yüzde 2.25’e geldi. FED alışılmışın dışında teminatlar kabul ederek finansal sisteme likidite veriyor. Güven bunalımı nedeniyle finans kurumları birbirlerine borç vermekten kaçınınca, FED normalde borç-alacak ilişkisine girmediği kurumlara dahi borç vermeye başladı. Giderek bastığı paranın teminat yapısını düşürüyor.
Amerikan İdaresi de boş durmuyor. Olası ekonomik durgunluğu atlatmak, hiç olmazsa hafifletmek için 160 milyar dolar civarında vergi iadesi paketi açıklandı (milli gelirin yüzde 1’inden fazla). Konut kredileri piyasasını yeniden harekete geçirmek için bu piyasalardaki devlet kurumlarının sermayelerini artırdı. Bu alanda yeni önlemler de gelebilir.
PİYASA TEDİRGİNLİĞİ
Yaşanan krizi en az zararla atlatabilmek için Amerika’da herkes canla başla çalışırken, Avrupa ve Japonya’dan fazla ses çıkmıyor. Avrupa bankaları zarar açıklıyorlar. Avrupa’da son dönemin en ağır likidite krizi yaşandığı biliniyor. Buna karşılık Avrupa Merkez Bankası piyasalara likidite veriyor. Ama, kısa vadeli faizleri indirmeye yanaşmıyor. Japonya, Merkez Bankası’na Başkan seçmekte zorlanıyor. Hükümetler yaşanan krize yönelik her hangi bir önlem paketi açıklamış değil. Gelişmeler izleniyor, ama Amerika’daki gibi bir panik havası verilmiyor.
Bütün bunlardan, asıl sorunun Amerika’da olduğu izlenimi ediniliyor. Halbuki, hisse senedi piyasalarına bakıldığında, asıl sorunun ve kaygının Avrupa’da olduğu anlaşılıyor. Tablodan da görüldüğü gibi, belli başlı hisse senedi piyasaları içinde yılbaşından bu yana en az düşen New York Borsası (yüzde 8.8). En fazla düşenler de Almanya (yüzde 21.1), Japonya ve İtalya (yüzde 19.9). Bu rakamlara göre, Amerika hapşırmış, Avrupa ve Japonya nezle olmuş gibi duruyor.
SIRA GELİR
Amerikan piyasası, Avrupa ve Japonya piyasalarına göre çok daha şeffaf. Bilançolarda zarar varsa, Amerikan bankaları çok daha çabuk zararları hesaplarına yansıtıp yeni sermaye arayışına giriyorlar. İstihdam azaltıyorlar. Yöneticilerin işlerine son veriyorlar. İştiraklerini satışa çıkarıyorlar.
Avrupa ve Japonya’da ise, en azından geçmiş deneyimlerin gösterdiği kadarıyla, zararlar saklanamayacak hale geldiğinde kamuoyu ile paylaşılıyor. Bu arada, söylentiler piyasalara yön veriyor. Son olarak İngiliz Finansal Hizmetler Otoritesi’nin söylentilere son verilmesi yönünde yaptığı uyarı bu açıdan düşündürücüdür. Belli ki, piyasada bir kaynama ve kargaşa var.
Son üç aydır Amerikan piyasası yüzde 1 değer yitirdiğinde, Avrupa ve Japonya piyasaları yüzde 2 değer yitiriyorlar. Amerikan piyasası yüzde 2 arttığında, diğerleri ancak yüzde 1 artıyorlar. Sonuçta, Avrupa ve Japonya piyasaları Amerikan piyasasına göre iki katından fazla değer yitirdi.
Gelişmiş ülkelerdeki krizin ilerleyen dönemlerinde Avrupa ve Japonya’dan şaşırtıcı haberler gelebilir. Bugün Amerika yoğun bir biçimde krizle mücadele etmeye çalışıyor. Ama, ileride Avrupa ve Japonya’nın sırası gelebilir. En azından piyasalar bu yönde bazı işaretler veriyor.