DÖVİZ kurları büyük ölçüde uluslararası sermaye akımları yoluyla belirleniyor. Son yıllarda bizim gibi ülkelere akan uluslararası sermaye döviz kurlarını düşürüyor. En azından, artırmıyor.
Buna karşılık, enflasyon göreli olarak yüksek düzeyde seyretmeye devam ediyor. Sonuçta, Türk parası değerleniyor. Türkiye’de üretilen malların uluslararası rekabet gücü azalıyor. Enflasyonu yüzde 10’a indirmek çok önemli bir başarıydı. Ama, bugünkü ekonomik dengeler açısından, enflasyonun bugün geldiği noktanın böbürlenecek bir düzey olmadığını kabul etmek zorundayız.
Tabloda 2003 yılından bu yana dolar kurunun yıllık ortalaması ile yıllık ortalama enflasyon oranları verilmektedir. Bu dönemde ortalama dolar kuru 1.5 ile 1.34 arasında (yüzde 12) göreli olarak dar bir aralıkta salınırken, enflasyon her yıl ortalama yüzde 10 civarında gerçekleşmektedir. Döviz kurunun böylesine dar aralıkta salınması (dolar-euro’dan oluşan sepetteki dalgalanma daha da azdır) şaşırtıcı değildir. Sorun enflasyondan kaynaklanmaktadır.
VERİMLİLİK
Rekabet gücünün göreli olarak azalması ile mücadelenin bir yolu üretimde verimliliği artırmaktır. Türkiye ekonomisi bu yönde küçümsenmeyecek bir mesafe almıştır. Üretimde verimlilik artmıştır. Bugün, altı yıl öncesine göre, aynı miktarlarda kaynak kullanarak daha fazla üretim gerçekleşmektedir. Dolayısıyla, ekonomik büyümenin istihdama olumlu etkisi çok az olmakta ya da hiç olmamaktadır.
Verimlilik artışı olumlu bir gelişmedir. Ekonomik büyüme potansiyelini artıran bir olgudur. Ama, verimlilik artışının sonsuza kadar artmaya devam etmesi olanaksızdır. Türk parasının reel değer kazanmasının tümünü sürekli olarak verimlilik artışlarıyla kapatıp yurt içinde yapılan üretimin uluslararası alanda rekabetçi konumunu korumak olanaksızdır.
Bir noktada, verimlilik artışları yavaşlayacak ya da duracak, ama enflasyon bu düzeylerde devam edip uluslararası sermaye girişi yoluyla döviz kurları düşmeye devam ettiğinde, sorunlar daha da ağırlaşacaktır. Çözüm, enflasyonu düşürmektir.
2002 yılından bu yana döviz kurlarında düzeltme beklenmektedir. Beklenti gerçekleşmemektedir. Çünkü, uluslararası sermaye akımları bu düzeylerde devam ettiği sürece, döviz kurlarının artmasının enflasyon yoluyla gerçekleşmesi olanaksızdır.
Enflasyon iç dinamikler yoluyla mal ve hizmetlerin ortalama fiyatlarının yerli para cinsinden artmasıdır. Döviz kuru ise yabancı paraların yerli para cinsinden fiyatıdır. Sermaye akımları yerli para cincinden yabancı paraların değerini düşürebilirken, mal ve hizmet fiyatları yerli para cinsinden artabilmektedir. Ama, bu süreç sonsuza kadar devam edebilecek bir olgu değildir.
OLASILIK ARTIŞI
Sorun, içinde yaşanan şartlarda, Türkiye’de enflasyonun çok yüksek olmasıdır. Kurda düzeltme beklemek yerine enflasyonu hızlı bir biçimde yüzde 2 düzeylerine indirmeye çalışmalıyız. Aksi taktirde, Türk parasının değer kazanmasını hızlandırmaktayız. Türk parasının reel değeri arttıkça, kurlarda düzeltme değil, Türk parasının hızla değer yitirmesi olasılığını artırıyoruz. Verimlilik artışları gibi, döviz kurlarına müdahale de sorunun uzun dönemli çözümü değildir.
Uluslararası sermaye akımlarının geldiği boyutlarda, kurlarda yumuşak bir biçimde düzeltme yaşanması olasılığı sıfıra yakındır. Uluslararası sermaye ya hep birlikte bir ülkeye girmekte ya da hep birlikte bir ülkeden çıkmaya çalışmaktadır. Hacim arttıkça, girişlerin de, çıkışların da döviz kurlarına olan etkisi sert olmaktadır. Bu olgunun provasını geçen yılın ortasında yaşadık. Görünen manzara çok sevimli değildi.