Siyasetin karıştığı para politikası enflasyon yaratır
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Merkez Bankası kısa vadeli faizleri düşürdü. Galiba, faiz indirme kararını veren para politikası kurulu üyelerinin dışında herkes şaşırdı. "Düğün değil, bayram değil, eniştem beni niye öptü?" gibi bir şey oldu.
İçinde yaşadığımız iç ve dış konjonktür faiz indirimine izin verebilecek nitelikte değildi. Merkez Bankası Başkanı’nın kamuoyuna yaptığı açıklamalar da Merkez Bankası’nın iç ve dış konjonktürü bu yönde okuduğu izlenimini veriyordu. O halde ne oldu?
Faiz indiriminin mantıklı tek açıklaması para politikasına siyasetin karışmış olabileceğidir. Çünkü, faiz indirimini isteyen siyasetçilerdi.
Para politikasına siyasetçiler karışmışlarsa, Merkez Bankası itibar kaybeder. Siyasetçiler karışmamışsa, Merkez Bankası bu hareketiyle hükümete itibar kaybettirmektedir. Çünkü, hiçbir rolleri olmadığı halde, hükümetin para politikasına karıştığı izlenimi verilmiştir. Her iki olasılık da kaygı vericidir.
İÇ VE DIŞ ŞARTLAR
Hedeflenen enflasyonun yüzde 4 olduğu bir ortamda son on iki ayda gerçekleşen enflasyon yüzde 7.4 oldu. Anketlerle ölçülen bir yıllık enflasyon beklentisi yüzde 7’nin biraz altında. Enflasyon düşme eğiliminde olsa dahi, hedeften uzakta bir konumda olmak faiz indiriminin sakıncalı olduğunun işaretidir. Bu haliyle, ekonomik birimlerin hedef enflasyona itibar etmesi beklenemez. Zaten, daha geçenlerde Başkan da ekonomik birimlerce hedef enflasyonun eskisi kadar ciddiye alınmadığını vurgulamıştı.
İç talepte kabul edilemeyecek bir daralma gözlenirse, faiz indirimi haklı görülebilir. Halbuki, son açıklanan milli gelir verileri iç talep artışının son dokuz aydır eskiye göre yavaşladığını, ama yüzde 3 civarında artmaya devam ettiğini gösteriyor. Merkez Bankası’nın bugünkü şartlarda iç talepte daha fazla büyüme arzu etmesi zaten abesle iştigaldir. Kaldı ki, yılın ikinci çeyreğinde siyasi belirsizlikler ve seçimler nedeniyle ertelenen talebin şu sıralarda yeniden canlanacağı beklentisi hakim olmaya başladı. Yani, iç talebi artırmak için, en azından şimdilik, faizlerin düşürülmesine gerek yoktu.
Bu yıl kamu finansman dengesinde son altı yılın en olumsuz eğilimi gözlenmektedir. Merkez Bankası da defalarca bu olguyu vurgulamıştır. Son açıklanan bütçe verileri alarm vericidir. Böyle bir ortamda, faizlerin indirilmesi, para politikasının enflasyon odaklı değil, bütçedeki faiz yükünü hafifletme odaklı olduğu izlenimini verir.
Uluslararası mali piyasalar son yılların en kötü dönemlerinden birini yaşıyor. Avrupa’da kısa vadeli bankalararası para piyasasında faizler son on yılın en yüksek düzeyinde seyrediyor. Likidite sıkışıklığı içinde kıvranan küresel piyasalar ihtiyaçları olan likiditeyi sağlayabilmek için her an gelişmekte olan ülke piyasalarına saldırabilirler. Daha düne kadar son çalkantının Türkiye’yi fazla etkilemediğinin nedeni olarak faiz düzeyini göstermiyor muyduk? Şimdi ne oldu? Küresel piyasalar düzeldi mi? Aksine, yetkililer ve ilgililer küresel piyasalarda yaşanan sıkıntıların daha bir süre geçmeyeceğini vurguluyorlar.
GÖRÜNÜM KARARIYOR
Küresel piyasalar karışıp Merkez Bankası olağanüstü bir toplantıyla yeniden faizleri yükseltmek durumunda kalırsa, çok yazık olacak. Enflasyon sonbahar aylarında artma eğilimine girerse, işlenmemiş gıda fiyatlarıyla hizmet sektöründeki fiyat katılıklarını bahane ederek durumu kurtarmak zorlaşır. Piyasaların Merkez Bankası’na verdiği kredi eriyip biter.
İçte ve dışta durum böyleyken, Merkez Bankası’nın faiz indirim kararın teknik gerekçelerle alındığını iddia etmek zordur. Bu kararın ayrıntılı açıklanmasında Merkez Bankası da zorlanacaktır.
Siyasetin karıştığı para politikası fiyat istikrarı değil, enflasyon üretir. Seçimlerden sonra siyasi açıdan güçlenen hükümetin para politikasına karışıyor izlenimi vermesi talihsizlik olmuştur. Enflasyon görünümünü karartmıştır.