SANAYİ Devrimi’nin 19. yüzyılın ortalarında İngiltere’de başladığı kabul edilir. Sanayi Devrimi sayesinde evde basit üretim modeli terk edilmiş fabrikalarda toplu üretim modeline geçilmiştir.
Toplumda kendisi için değil, bir sermayedar için çalışan ücretli kesim artmıştır. Toplumun çeşitli kademelerinde sınıflaşma belirginleşmiştir.
Üretim modelinin değişmesi teknolojiyi ve teknolojik değişmeyi önemli hale getirmiştir. O döneme kadar genellikle teorik fen bilimleriyle uğraşan bilim adamları uygulamaya dönük çalışmaları başlatmışlardır. Bu yönde öğrenci yetiştirmeye başlamışlardır. Üretimin artması için ‘buluş’ önemli hale gelmiştir. Evreni anlayabilmek kadar, günlük yaşantıyı da kolaylaştırmak önemli hale gelmiştir.
Okullar eğitim sistemlerini değiştirmek zorunda kalmışlardır. Klasik eğitime yeni bir rakip çıkmıştır: uygulamalı fen bilimleri eğitimi.
C.P. SNOW
Sanayi Devrimi’nden bir asır sonra C. P. Snow İngiltere’deki prestijli Rede Konferansı’nda yaptığı konuşmada İngiliz toplumunu bir asır önce gerçekleşen Sanayi Devrimi’ni ve sonuçlarını anlayamamış olmakla suçlar. Klasik bilimlerle (edebiyat da dahil disiplinlerle) fen bilimlerinin iki ayrı kamp halinde yaşamlarını devam ettirdiğini, bu iki kampın birbirini anlamadığını, anlamaya da çalışmadıklarını söyler.
Snow bu konuşmasına çok büyük tepkiler alır. Olumlu tepkilerin yanında, olumsuzlar çoğunluktadır. İngiltere’nin eğitim sistemini yerden yere vurur. Sanayi Devrimi’nin, sonuçlarından azami faydanın sağlanması açısından, bu iki kampı birleştirmesi gerektirdiği halde, İngiltere’nin seçkinlerinin ve bir bütün olarak toplumun bu sürece direndiğini iddia eder. 1950’lerde, soğuk savaşa rağmen, Amerika ve Rusya’nın bu konularda çok daha başarılı olduğunu söyler.
Sanayi devrimi klasik disiplinleri bilen fen bilimcilerine, fen bilimlerinden haberdar klasik disiplinlerde yetişmiş insanlara ihtiyacı vardır. Devrimi başlatan ülke bu gereksinimin farkında değildir. Biraz da aşırıya kaçarak, Snow, termodinamiğin ikinci yasasını bilen kaç edebiyatçı vardır diye sorar.
C. P. Snow eğitimine ve iş hayatına bilimci olarak başlamıştır. 1930’ların Cambridge Üniversitesi’nde Bertrand, Keynes, Hardy, Littlewood, Ramajuan gibi matematikçiler, iktisatçılar ve felsefecilerin yanında uygulamalı fen bilimlerinde bilim adamı olarak çalışmıştır, dersler vermiştir. 1940 yılında ünlü matematikçi H. G. Hardy’nin kaleme aldığı, Türkçe’ye de çevrilip TÜBİTAK tarafından basılan Bir Matematikçinin Savunması (A Mathematician Apology) kitabına Hardy’nin ölümünden sonra önsöz yazan da C. P. Snow’dur.
Başarılı bir bilim adamıyken, bir arkadaşıyla beraber geliştirdiği A vitaminin yapay yollarla elde edilebileceği konusundaki tezi başkalarınca yanlış olduğu gösterilince, yaptığı işten soğur. Kısa bir süre sonra bilimi bırakıp edebiyat ile uğraşmaya başlar.
Başarılı bir edebiyatçı olur. 1940’ların sonu ile 1950’lerin başında çok başarılı hikaye ve romanları basılır. Kendi deyimiyle, iki kampta da bulunmuştur. O dönemin İngiltere’sinde bilimin de, klasik disiplinlerin de kaymak tabakasıyla tanışmıştır. Kampların birbirleri hakkındaki bilgilerinden ve birbirleri hakkındaki düşüncelerinden haberdardır.
İKİ KÜLTÜR
Snow’un ‘İki Kültür’ adını verdiği tezi bugün dahi İngiltere’de tartışılmaktadır. ‘İki Kültür’ tezinin ilk ortaya atılmasından kırk beş yıl sonra, Sanayi Devrimi’nden yüz elli yıl sonra Sanayi Devrimi’nin Sanayi Devrimi’ni gerçekleştiren ülkede iyi anlaşılıp anlaşılmadığı konuşulmaktadır.
Küreselleşme göreli olarak çok yeni bir olgudur. Acaba bizler küreselleşmenin ne olduğunu ve sonuçlarını anlamaya çalışıyor muyuz?