MUTLAK olarak dört dörtlük bir rekabet hukuku oluşturmak herhalde olanaksızdır. Ama, konuları tartışarak daha iyi bir rekabet hukukuna doğru ilerlemek mümkün olabilir.
Birçok önemli konuların yanında, rekabet hukukunun uygulanmasında iki konu öne çıkmaktadır:
1. Rekabet Otoritesi’nin aldığı kararlara hukuki itirazların ele alınması,
2. Rekabet Otoritesi’nin verdiği parasal cezalar.
Her iki konuda çok önemlidir. Çünkü, bu konularda sağlanacak uzlaşma rekabet kavramına da nasıl yaklaşıldığının bir göstergesi olacaktır.
İTİRAZLAR
Ülkemizde Rekabet Kurumu genellikle parasal cezalar vermektedir. Cezayı yiyen taraf ya da taraflar doğal olarak karara itiraz etmektedir. İtirazların sonuçlandırılması Üst Mahkeme tarafından yapılmaktadır.
Bu süreçte önümüze iki konu çıkmaktadır. Birincisi, Üst Mahkeme’nin Rekabet Kurulu’nun verdiği kararı irdeleyecek bilgi birikimine sahip olup olmadığı ile ilgilidir. Üst Mahkeme konuya salt hukuksal ve prosedür açısından bakacaktır. Halbuki, onlar kadar önemli olan konunun bir diğer tarafı da iktisadidir.
Rekabet Kurulu’nun kararları elbette yargıya açık olmalıdır. Ama, söz konusu yargı yalnızca hukuksal unsurlara değil, konunun iktisadi boyutlarını da iyi değerlendirebilmelidir. Dolayısıyla, rekabet konusunda uzmanlaşmış bir Üst Mahkeme’nin gerekliliği vardır. Aksi taktirde, uygulamada, rekabet gibi, kökeninde iktisadi bir konu hukuksal boyutta tıkanıp kalacaktır.
Sürecin ikinci boyutu Rekabet Kurulu’nun aldığı kararlara yapılan itirazların sonuçlandırılmasının uzun zaman almasıdır. Üst mahkeme’nin karar vermesinin uzun bir süre alması rekabeti bozan unsurların uzun süre yaşamasına izin verdiği gibi, verilen cezaların da enflasyon ortamında anlamsız hale gelmesine neden olmaktadır. Cezaların ödendikten sonra itirazların yapılması ilkesinin getirilmesi sevindiricidir.
CEZALAR
Rekabet Otoritesi hangi iktisadi büyüklüğü baz alarak suçlu bulduğu kesimlere parasal cezalar vermelidir? Uygulamada, genellikle ciro üzerinden cezalar kesilmektedir.
Parasal cezalardan elde edilmek istenen amaç şirket idarecilerinin belli bir uygulamadan caydırılmasıdır. İdare şirketin pay sahiplerinin kontrolündedir. O halde, pay sahibi cezalandırılmalıdır. Pay sahibinin cezalandırılması ise cezanın kár üzerinden alınmasıyla mümkün olur.
Ciro üzerinden alınan cezalar da sonuçta şirketin kárını azaltma yoluyla pay sahibini ilgilendirmektedir. Ama, kára bakılmaksızın ciro üzerinden alınacak ceza şirketi batırabilir. Kár üzerinden alınacak cezalar ise şirketin yüzmesini engellemeyebilir.
Parasal cezalardan elde edilmek istenen amaç şirketleri batırmak olmadığına göre, öyle olsaydı şirkete kapatma cezası verilirdi, Rekabet Otoritesi’nin vereceği parasal cezalar şirketlerin mali bünyelerini de dikkate almak zorundadır. Bu açıdan, bir yıllık ya da birçok yılı kapsayan (örneğin, rekabetin sakatlandığı tespiti yapılan yıllarla sınırlı kalmak üzere) kárlar üzerinden verilecek cezalar daha iktisadi görünmektedir. Bu konuyu bir başka yazıda daha ayrıntılı irdeleyeceğim.
Bu konularda mutlak doğruyu bulmaz söz konusu olamaz. Her konunun mutlaka olumlu ve olumsuz tarafları olacaktır. Ama, daha doğruyu bulmak için tartışmaya devam etmeliyiz.