YAZININ başlığı çok daha fazla kullanılan bir deyişin tersidir. 17. yüzyıldan beri bilinen deyiş adaletin olmadığı yerde serbest piyasanın ve dolayısıyla rekabetin olamayacağıdır. Ama, bunun tersi de doğrudur.
Rekabet olmayınca adaleti aramak abesle iştigaldir. Herkesin kabulleneceği sınırlar içinde adil olmak olanaksızdır. Ama, gerçek hayatta, adaletsizliğin faydalarını görenler, adaletsizlik kendileri dışındakilere fayda sağlandığında seslerini çıkarıyorlar. Sonuçta, ‘bana ver, ama başkalarına verme’ gibi komik bir durum ortaya çıkıyor. Rekabetin olmadığı ortamda her şey ‘haksız kazanç’ oluyor.
Ekonomideki teşvik mekanizmasının zaman içinde yaygınlaşması da, sosyal programların bir süre sonra amaçları dışına taşınması da hep bu nedenle oluyor. Devletin girdiği her alan ayırımcılık ve kayırımcılık ilkesi üzerine kurulmuştur. Devlet müdahaleleri bir çok alanda rekabeti bozar. Dolayısıyla, adaletsizdir. Kayrılan üste çıkar.
HERKES İSTİYOR
Rekabetin olmadığı yerde adaletin olamayacağı gerçeğini bugünlerde Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarları arasındaki çekişmede çok iyi görüyoruz. Seyrantepe’de bir devlet arazisinin Galatasaray Kulübü’ne peşkeş çekildiği herkes tarafından biliniyor. Bu konuda sayfa komşum Ege Cansen çok güzel bir yazı yazdığından ben aynı görüşleri tekrarlamak istememiştim. Şimdi, durum biraz değişti.
Seyrantepe’nin Galatasaray’a devlet tarafından peşkeş çekilmesiyle mali durumunun düzelmesi söz konusu oldu. Havadan gelen paralarla Galatasaray’ın belini doğrultabileceği olasılığının artmasıyla Fenerbahçeliler ayağa kalktılar. Her gün ‘Seyrantepe’ ya da ‘Peşkeştepe’ başlığı ile binlerce elektronik posta göndermeye başladılar. Kısaca, devletin Seyrantepe arazisini Galatasaray’a peşkeş çekmesini protesto ediyorlar. Galatasaraylılar bu alana ‘Aslantepe’ diyorlar.
Konu burada kapanmadı. Fenerbahçelilerin tepkileri üzerine Galatasaraylılar da devletin Şükrü Saracoğlu Stadı’nın yanında bir lise arazisini Fenerbahçe’ye peşkeş çektiğini söylemeye başladılar. Yani, ‘Seyrantepe’ bizim hakkımız diyorlar. Belki de, Fenerliler kendileri daha az aldığı için bağırıyorlar.
Uzun lafın kısası, biri diğerine, devletin bir şeyleri peşkeş çektiğini görünce, diğeri de kendine çekilen peşkeşin hakkı olduğunu söylemeye çalışıyor. Bu şekilde adaletin tesis edildiği düşünülüyor. Doğal bir bakış açısı: ‘Ona veriliyorsa, bana da verilsin, hatta bana daha çok verilsin’ ya da ‘bana verilmiyorsa, ona da verilmesin.’ Ona daha çok verildiyse, bana neden az veriliyor? Bir süre sonra, Seyrantepe arazisinin Galatasaray’a peşkeş çekilmesiyle kendinin göreli olarak aşağıda kaldığını düşünen Fenerbahçeliler, Beşiktaşlılar ve diğer futbol kulüpleri de haklı olarak devletten daha fazla şeyler isteyeceklerdir!
HERKES MEMNUN
Onlar kendilerini haklı da görüyorlardır. Devletin mal varlıkları peşkeş çekiliyorsa, birileri neden dışarıda kalsın ki!
Böyle bir durumda adalet aramanın ne kadar gülünç olduğu herhalde çok açıktır. Evrensel kriterlerle tanımlandığında, devletin mallarını daha fazla ve daha geniş kitlelere peşkeş çekerek adaleti tesis etmek de mümkün değildir.
Adaleti tesis etmenin tek yolu rekabetin önünü açmaktır. Yani, çözüm, tüm kulüplere çekilen peşkeşlerin geri alınmasıdır. Bunu da yapabilecek siyasi otoritenin başı çok ağrıyacaktır. Dolayısıyla, bu alanda rekabetten uzaklaşmak uzun dönemde her kesimin işine gelmektedir. Devletten ne çarpılırsa, o yanlarına kár olarak kalacaktır.