Eskiden yüksek okul mezunu eleman arayan neredeyse tüm işverenler aradıkları elemanlarda, kalitesi iyi diye bilinen üç-beş üniversiteden mezun olmaları şartını verdikleri ilanlarda açıkça belirtirlerdi.
İlk bakışta bu uygulama çok büyük haksızlık olarak görülürdü. O dönemlerde ‘rekabet’ kavramı Türkiye’de çok iyi bilinmediğinden, konuya rekabet açısından değil, adalet açısından bakılırdı. Başka üniversitelerden mezun olanlara haksızlık yapıldığı düşünülürdü.
Şimdi durum değişti. Bu çeşit şartlar aramanın emek piyasasında rekabeti sakatladığı düşünülüyor. Artık, işverenlerin verdiği eleman arama ilanlarında üniversite ismi verilmiyor.
Müracaat bazında, tüm üniversitelerden mezun olanlar aranan eleman kriterlerini tutturabiliyorlar. En azından, görünürde böyle bir durum yaratılıyor. Eleme kapalı kapılar arkasında yapılıyor. Yine, bilinen üç-beş üniversiteden mezun olmayanlar değerlendirmeye dahi alınmıyorlar. Ama, bu şekilde emek piyasasında açıkça rekabetin engellenmediği düşünülüyor.
İYİ OKUL SİNYALİ
İşverenlerin eleman aramada yaptığı rekabete aykırı bir durum değildir. İstedikleri kalitedeki elemanı beş bin kişi arasından seçeceklerine beş yüz kişi arasından seçmek durumunda kalıyorlar. Ama, beş bin kişiyi değerlendireceklerine beş yüz kişiyi değerlendirerek eleman seçme maliyetini düşürüyorlar. Tüm üniversite mezunlarını değerlendirmeye almayarak çok iyi bir elemanı kaçırma olasılığının maliyetini eleman aramada yaptıkları maliyet tasarrufu ile karşılanmış oluyor.
Emek piyasasında rekabet bozulmuş gibi bir durum yaratılıyor. Bilinen üç-beş üniversite dışındaki üniversitelerden mezun olanlara şans verilmemiş oluyor. Bu mezunlara şans verilmediği doğrudur. Ama, mezun olunan okul da emeğin kalitesini belirleyen tartışılmaz unsurlardan biridir. İşverenler bu noktadan hareketle söz konusu uygulamayı yürütüyorlar. Yanlış yapma olasılığı her zaman vardır.
YANLIŞ SİNYAL
Örneğin, çok iyi bir üniversite olmadığı bilinen bir üniversiteden çok kaliteli bir mezun çıkabilir. Öğrenci kendi gayretleriyle en iyi üniversiteden mezun olmuş birisine göre çok daha iyi olmuş olabilir. Üniversite ismine göre seçim yapan bir işveren bu kişiyi kaçıracaktır. Bu olasılığı bilerek hareket etmektedir.
Böyle bir mezun belki daha düşük bir ücretle o kadar da iyi olmayan bir iş yerinde, tatminkar olmayan bir konumda çalışmaya başlayacaktır. Kendini yaptığı işte gösterdikçe şirketler arasında atlama yapacaktır. Belki, mezun olduğunda müracaatı dikkate dahi alınmayan bir şirketin en iyi yöneticilerinden biri olacaktır.
Burada, çalışanın kaybı, kariyeri boyunca elde edeceği gelirin düşüklüğü ve iş tatmininin azlığıdır. Ama, emek piyasasında rekabet bozulmuş değildir. Sorun, iş arayan adayın olası işverenlere gönderdiği sinyalin yanlışlığıdır.
Bu olayla mücadele iş ilanlarında üniversite adı vermeyi durdurmak değildir. İşverenlerin kararlarına karışmak mümkün değildir. Sorunun çözümü, üniversiteler arasındaki kaliteyi en iyide birbirine yaklaştırmaktır. Özellikle üniversitelerin çoğunun devlet tarafından yönetildiği ülkemizde bu konu çok daha önemli olmaktadır.