Rekabet güdüsünü öldüren en önemli uygulamalardan biri rekabet içinde kazananın kazandırılmaması, kaybedenlerin ise kaybettirilmemesidir.
Genellikle, devlet ya da kural koyucu hedefi iyi belirlenmemiş ya da sonuçları iyi değerlendirilmemiş dürtülerle rekabetin sonuçlarını bu yolla değiştirebilmektedir.
Bu çeşit uygulamalar yalnızca iktisadi faaliyetlerin düzenlenmesinde değil, hayatın başka alanlarında da sıkça görülmektedir. Sonuçta, ya rekabet söz konusu olmamakta ya da yeni uygulamalar çerçevesindeki rekabet tarafları olabileceğinden daha kötü bir noktada buluşturmaktadır.
ÖRNEKLER
1980’lerin başında 1. Lig’de bir Ankara takımı yok diye Ankaragücü’nün merkezi bir kararla 1. Lig’e terfi ettirilmesi bu çeşit bir uygulamadır. Rekabetin sonucunda gerçekleşmesi gereken bir durum merkezi bir kararla Ankaragücü takımına hediye edilmiştir. Rekabette kaybeden kazandırılmıştır. Kazananlar kaybettirilmediğinden haksızlık yapılmadığı düşünülmüştür. Halbuki, rekabet sonucunda kazananların ayrıcalıkları ellerinden alınmıştır. Yarışta birinci gelmenin anlamı kalmamıştır. Yani, kazananın göreli üstünlüğünün önemi kalmamıştır.
Eğitim sistemimizde sıkça af uygulamalarına yer verilmesi de benzeri bir durumdur. Kimi öğrenciler ders yılı boyunca çalışarak sınıflarını geçerler. Kimi öğrenciler ise çıkarılan aflardan yararlanarak defalarca kurtarma sınavlarına girerler. Sonunda, onlar da sınıfı geçerler. Yine, kaybeden kazandırılmıştır. Kazananların ayrıcalıkları ellerinden alınmıştır. Ders yılı boyunca çok çalışmanın gereği ortadan kalmıştır. Dolayısıyla, eğitimdeki kalite, eğitim üretimindeki verimlilik olumsuz etkilenmiştir. Çünkü, yeteri kadar baskı yapıldığında, yeni aflar çıkarılabilmektedir. Kaybedenin kazandırılmamasının adına mağduriyet denmeye başlanmıştır.
Gereğinde çeşitli maliyetler yüklenip vergisini zamanında ödeyenler vergi affından yararlananlara göre daha kötü duruma gelmektedirler. Hangi nedenlerle olursa olsun, vergisini zamanında ödemeyenler devletin gelirlerinin artırılması bahanesiyle kaybetmişken kazanmış duruma sokulmaktadır. Vergisini zamanında ödeyenler ise ilerideki yıllarda eskisi kadar titiz olmalarının gereksizliğini öğrenmektedirler. Bu şekilde, aslında devletin vergi gelirleri azalmaktadır. Gelirler azaldıkça, devlet bir başka vergi affı çıkarmaya mecbur kalmaktadır. Kaybedenin kazandırılması herkesin kaybetmesine neden olabilmektedir. Ama, siyasi platformda mağduriyet önlenmiş gibi görünmektedir.
AYIRIMCILIK
Rekabetin gelişmesine katkıda bulunan oluşumlardan en önemlilerinden biri kendi dinamikleri içinde oluşan rekabet şartlarının yarattığı sonuçlara saygı duymaktır. Merkezi otorite ya da kural koyucu rekabetin sonuçlarına çeşitli nedenlerle saygı duymadığında, ‘ayırımcılık’ başlar. Ayırımcılık rekabetin tam aksi kutbundadır.
Ayırımcılık oyunun sonucunu baştan tespit etmek gibidir. Çocukların oynarken kendilerine göre oyunun kurallarını kazanacakları şekilde değiştirmeye çalışması ile çeşitli alanlarda kaybedenin kazandırılması ya da kazananın kaybettirilmesi arasında sonuçları açısından hiçbir fark yoktur.
Rekabetten uzaklaşıp ayırımcılık çizgisine yaklaşıldığında, genellikle kamu çıkarı bu geçişin nedeni olarak gösterilir. Halbuki, çoğu durumda, elde edilen sonuçlar, tüm kamunun çıkarına olmaktan ziyade, ayırımcılık yapılan küçük bir kesimin çıkarına olur. Tüm kamu toplu olarak bir maliyet öder.