Rekabet kültürünü oluşturmak

Rekabet ayıp bir şeymiş gibi öğretilince rekabet kültürü de aynı paralelde oluşuyor. Öğretiler aynı paralelde gelişiyor.

Sonuçta, ayırımcılık ve kayırımcılık rekabetin yerini alıyor. Herkes yanlış yerde konumlanıyor.

Ortalama bir okulda, genellikle çalışkan öğrenciler çok sevilmezler. Öğrenciler kendilerinin durumunu açık ettiği için çalışkan öğrenci arkadaşlarını pek sevmezler. Öğretmenler de, sordukları her soruya parmak kaldırıp vasat öğrencilerin cevap verme şanslarını ellerinden aldıkları için çalışkan öğrencileri bir zaman sonra susturmak isterler.

YANLIŞ TAHSİS

Velilerimiz için ise çocuklarının mezun olması tek hedeftir
. Nasıl mezun oldukları ile fazla ilgilenmezler. İlkokul sonunda derslerinde zorlanan öğrencilerin velilerinden öğretmenlere yönelik talepler artar. ‘Aman bizim çocuğu mezun edin, zaten biz onu artık okutmayacağız, bir işe vereceğiz’ gibi çocuğun kariyerine yönelik veli seçimlerine çok rastlanır. Amaç, diploma almaktır, eğitim değil.

İş başvurularında ‘ne olursa yaparım’ türünden taleplere de sık rastlanır. Özellikle diplomalı işsizlerin bollaştığı son yıllarda, inşaat mühendisinin muhasebeci olmaya çalışmasına ya da muhasebecinin bir müteahhidin yanında kontrol görevi görmek istemeye çalışmasına çok sık rastlanır.

İş bulmak için tanıdık aranır. Araya tanıdıklar sokulup arkadaşın çocuğuna iş aranır. Nitelik çoğu zaman önemli değildir. ‘Ne iş olursa yaparız’ toplumu olarak yaşamaya devam ederiz. Yanlış yerlerde yanlış insanlar bulunur. Doğal olarak, işi bulduktan sonra işten şikayet etmeye başlarız. Çünkü, iş aslında niteliklerimize uygun değildir. İş, geçimimizi temin eden bir araçtan başka bir şey değildir.

Yanlış insanların yanlış yerlerde konumlanmaları elbette verimliliği azaltan ve üretim potansiyelini sınırlayan bir etkendir. Böyle bir dengeye sosyal amaçlar için göz yumulur. Ama, bu denge kendi anti-rekabetçi mekanizmalarını da geliştirir. Bu sistemde herkesin yeteneklerinin üzerinde bir konuma terfi etmesi çok normaldir.

KÜLTÜRÜN DEĞİŞMESİ

Bu kültür nasıl değişir? Toplumda işsizliğin azalmasıyla bu kültürün değişmesi mümkün değildir. İşsizliğin azalması, bizim gibi toplumlarda, daha fazla kişinin daha fazla sayıdaki iş arayana iş bulabilmesi anlamına gelir. Yani, millet vekillerimiz kendinden beklenen işlevi daha iyi görmüş olurlar!

Anti-rekabet kültürü ancak piyasa mekanizması yoluyla değişebilecektir. Ancak, anti-rekabeti besleyen ortamın sürdürülemediği noktada rekabet kültürü oluşabilecektir.

Toplumda rantın azalması rekabet kültürünü geliştirecek en önemli parametre gibi görünmektedir. Rant azaldığında, verimlilik öne çıkacağından, para kazanmak zorlaşacak doğru yerde doğru kişiler çalışacaktır. Kolayca dağıtılacak kazanç olmayacaktır.

Rantın azaltılması ancak dışsal etkenlerle mümkün olmaktadır. Örneğin, yabancı sermayenin yoğunluğu rantı bir ölçüde azaltan bir etkendir. Avrupa Birliği gibi oluşumların bir parçası olmak da rantı azaltan bir işlev görmektedir. Zaten, biz de ‘rekabet’ sözcüğünü AB ile gümrük birliğine girdikten sonra keşfetmedik mi?

Sistemleri değiştirmek kolay olmuyor. Çoğu zaman sistemler kendi kendilerine doğruyu da bulamıyorlar. Aksine, sistemler kendi koruyucu mekanizmalarını geliştiriyorlar. Bir kısır döngü oluşuyor. Kısır döngüden çıkış ancak dışsal etkenlerle mümkün olabiliyor. Bu konuda galiba iyi bir yola girdik.
Yazarın Tüm Yazıları