ETKİLİ ve yetkili gibi görünen bir hükümet üyesinin ‘Merkez Bankası bağımsızdır, ama Başkanı da neticede bir bürokrattır’ türünden açıklamaları çok büyük bir talihsizlik olmuştur.
Bürokrat deyiminden ‘hükümetin memuru’ anlamında, ‘hükümet söyler, o yapar’ gibi bir şey anlıyorsak, Merkez Bankası Başkanı’na bu yakıştırma çok çirkin olmuştur. Çünkü, bu konumda oturan kişi hükümet tarafından atansa da, hükümetin memuru değildir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi içinde, hakimler de hükümetin memurları değillerdir.
SİYASİ TERCİH
Çağdaş toplumlar eşitlik, hürriyet ve adalet ilkeleri üzerine kurulmuşlardır. Eşitlik ilkesi anayasalara konarak eşitlik ilkesinin uygulanmasını hükümetlerin siyasi bir tercih konusu yapması önlenmiştir. Hürriyet ilkesi de anayasalarda yerini bulmuştur. Adalet ilkesi de hem anayasalarda vardır, hem de uygulama aşamasında adalet mekanizması hükümetlerin güdümünden çıkarılmıştır (en azından gelişmiş ülkelerde).
Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, hükümetlerin siyasi tercih yelpazesinden çıkarılan bir başka konu ‘enflasyon yaratmak’ olmuştur. Enflasyon yaratmak siyasi bir tercih olmaktan çıkınca, aynı adalet mekanizmasının bağımsızlaşması gibi, merkez bankaları da bağımsızlaşmıştır. Buradaki ‘enflasyon yaratmama’ ilkesi, ‘eşitlik-hürriyet-adalet’ ilkeleri kadar güçlü değildir. Çünkü, çoğu ülkede bu ilke anayasalara girmemiştir.
Merkez bankalarına, yasayla çizilen sınırlar içinde, ‘fiyat istikrarını tesis etme ve kollama’ görevi verilmiştir. Tıpkı, mahkemelere adaletin tesisi görevi verildiği gibi, merkez bankaları da devletin bir parçası olmuşlar, ama hükümetin bir parçası olmamışlardır.
Bu ilkeye saygı duyan ülkelerde enflasyonun konuşulmayacak kadar küçük olması hiç de tesadüf değildir. Çünkü, paranın değeri, o parayı basana duyulan saygıyla paraleldir.
Almanya’da, Bundesbank’ın (Alman Merkez Bankası) Başkanı’nın göreve başlarken düzenlenen yemin törenine Başbakan’ın katılması bir gelenektir. Başbakan bu törende memurunun terfisini kutlamamaktadır. Devletin parasının değerinin emanet edildiği kurumun en yüksek idarecisini onurlandırmakta, ona saygısını ifade etmektedir.
Bu çeşit davranışlar elbette şekilseldir. Ama, şekil bu konularda içerik kadar önemlidir. Daha biz şekilde sınıfta kalıyoruz. İçeriğini tartışmaya dahi başlayamıyoruz.
ÖNCE GÜVEN
Enflasyonu düşük ülkelerde hükümetle takıştığı için görevinden ayrılan merkez bankası başkanlarının sayısı çok azdır. Ama, merkez bankası başkanı ile takıştığı için görevinden ayrılan maliye ya da ekonomi bakanlarının sayısı oldukça fazladır. Biz de ise, hükümetle takışmadan görev süresini bitiren merkez bankası başkanlarının sayısı çok azdır.
Enflasyon paranın değerinin bir ekonomide el değiştiren mal ve hizmetler karşısında düşmesidir. Kamuoyunun elinde tuttuğu paranın ileride mal ve hizmetlere karşı düşmeyeceğine güvenmesi o parayı basan kuruluşa ve idarecilerine güvenmesine bağlıdır.
Bu güveni sarsıcı her davranış, nereden kaynaklanırsa kaynaklansın, bilerek ya da bilmeyerek, enflasyon yaratma çabasının bir parçasıdır.
Merkez Bankası ve Başkanı’nı bu çeşit tartışmalara konu etmek daha Yeni Türk Lirası piyasaya çıkmadan çok büyük talihsizlik olmuştur. Siyasi kademelerde belli bir kafa yapısının hala değişmediğini göstermiştir.