MERKEZ Bankası’nın operasyonel bağımsızlığı çok önemli. Operasyonel bağımsızlık fiyat istikrarı hedefinden uzaklaşma olasılığının yükseldiği durumlarda Merkez Bankası’nın serbestçe gerekli para politikası önlemlerini alabilmesi anlamına geliyor.
Operasyonel bağımsızlığın yasaya konması da önemli bir güvence. Yasanın verdiği güvence ile fiyat istikrarının bozulma olasılığının arttığı teşhisi açıkça Merkez Bankası’na bırakılmış oluyor. Merkez Bankası fiyat istikrarının tehdit altında olduğunu düşündüğünde, siyasi otorite ne düşünürse düşünsün, gerekli önlemleri alabiliyor.
BAĞIMSIZLIĞIN SINIRI
Gerçek hayat her zaman kitaplarda yazdığı gibi pürüzsüz olmuyor. Uygulamada, yasada güvence altına alınsa dahi, Merkez Bankası’nın operasyonel bağımsızlığının bir sınırı var. Bu sınır, siyasi otoritenin de fiyat istikrarı hedefini ne derece ciddiye aldığı ile çok ilgili.
Fiyat istikrarı hedefini ciddiye almayan bir hükümet enflasyon riski yaratacak maliye politikaları yoluyla Merkez Bankası’nın çok daha sıkı para politikası uygulamasını gerektirecek ortamları yaratabilir. Merkez Bankası faizleri artırarak enflasyon riskini azaltmaya çalışırken, borçlanma maliyetlerini artırarak bütçenin faiz harcamalarının daha da artmasına ve sonuçta maliye politikalarının kendiliğinden daha da gevşemesine neden olabilir. Her şeyden önemlisi, ekonomik büyümeyi kabul edilebilir düzeylerin ötesinde boğabilir.
Maliye ve para politikalarının uyumsuz konumlarının son aşamasında, Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadelesinin neden olabileceği olgu, enflasyonu kontrol altına almak değil, Hazine’nin piyasadan borçlanabilme kabiliyetinin yok olmasıdır. Hiçbir Merkez Bankası, yasasında ne yazarsa yazsın, Hazine’nin borçlanamayacağı bir ortamı yaratamaz. O şartlarda, Hazine’nin borçlanabileceği ortam ancak enflasyonun artmasıyla mümkün olabilir. Yani, Merkez Bankası enflasyonla mücadele hedefini terk etmek zorundadır.
Türkiye ekonomisinde 1980’li ve 1990’lı yıllarda enflasyonun yüksek seyretmesinin arkasındaki neden, Merkez Bankası’nın bugün olduğu gibi yasa yoluyla güvenceye alınmış operasyonel bağımsızlığı olmamasından değil, maliye politikalarının enflasyonu düşürmek için gerekli para politikasıyla uyumlu olmadığındandır.
Bazen, enflasyonu düşürmek için gerekli sıkılıkta para politikası uygulanmadığı halde, Hazine piyasadan borçlanmalarda para politikası dışındaki nedenlerle zorluklar yaşamıştır. Bu zorlukların tümü para politikasının daha da gevşetilmesi ve daha çok enflasyon yoluyla aşılabilmiştir. 1994 ve 2001 yılında yaşananlar bu açıdan da irdelenebilir.
RÜYANIN ÖTESİ
Maliye politikaları fiyat istikrarı ile uyumlu olmadığı halde, yalnızca para politikası yoluyla fiyat istikrarı sağlanabilseydi, zaten hiç yüksek enflasyonla yaşamazdık. Maliye politikalarını gevşettiği halde fiyat istikrarının oluşmasını ve devam etmesini hangi siyasi otorite istemez ki?
Merkez Bankası’nı fiyat istikrarı hedefine odaklamak ve yasası yoluyla gerekli operasyonel bağımsızlığı vermek iyidir, hoştur, gereklidir ve çok önemlidir. Ama, fiyat istikrarı hedefini yakalamak için yerli değildir. Merkez Bankası’nın operasyonel bağımsızlığı ile beraber hem gerekli hem de yeterli bir diğer şart maliye politikalarının da fiyat istikrarı hedefiyle uyumlu olmasıdır. Aksi takdirde, fiyat istikrarı hedefini yakalamak bir rüyadan öteye gidemez.
Bugün içinde yaşadığımız ortamı bu açıdan değerlendirmekte fayda var.