EKONOMİ geliştikçe ve Merkez Bankası’nın yetki ve sorumlulukları somutlaştıkça, para politikasının kurumsallaşması önem kazandı.
Merkez Bankası’nın bir kurum olması para politikasının kurumsallaşmış olduğu anlamına gelmiyor. Kurumsallaşma, para politikasını oluşturan karar mekanizmalarının da kurumsallaşması ve şeffaflaşmasıdır.
Yasası gereği, Merkez Bankası’nın en üst karar organı Banka İdare Meclisi’dir. İdare Meclisi yedi üyeden oluşur. Başkanı aynı zamanda Merkez Bankası Başkanı’dır. Her kurumda olduğu gibi, İdare Meclisi bazı yetkilerini sınırlarını iyi çizmek kaydıyla başkalarına, başka heyetlere bırakır. Yetki devri çok doğaldır ve işin gereğidir.
Para politikasının da ana unsurları konusunda karar verme yetkisi Banka Meclisi tarafından başka heyetlere bırakılabilir. Çünkü, bu çeşit konularda uzmanlık, piyasa deneyimi ve ekonomi bilgisi öne çıkabilir. İçinde yaşanan şartlarda, eldeki bilgiler ışığında en doğru kararların alınabilmesi bu çeşit yetki devriyle söz konusudur. Dünyanın tüm merkez bankalarında da, ayrıntıda farklılıklar olsa da, bu çeşit uygulamalar söz konusudur.
SÜREÇTE ŞEFFAFLIK
Para politikası kararlarında Başkan’ın alacağı tavır daima çok önemlidir.Merkez bankacılar kendi aralarında ‘Başkan’ın para politikasına karar veren heyetlerdeki oyu ikidir’ diye şakalaşırlar. Hatta, toplum tarafından başarılı olarak görülen bazı merkez bankası başkanlarının oyu beş dahi olabilir. Örneğin, Alan Greenspan yılların tecrübesiyle ve kamuoyuna verdiği izlenimle böyle bir başkan oldu.
Türkiye’de henüz para politikasının kurumsallaştığı söylenemez. Mevduat munzam karşılık oranını Banka Meclisi tespit etmektedir. Merkez Bankası’nın her gün piyasalarda uyguladığı faiz oranlarını kim tespit etmektedir? Bilinmiyor. Bilinmeyince, bu faizlerin Başkan tarafından tespit edildiği düşünülüyor. Bilinmeyen süreç ne olursa olsun, Başkan’ın ‘evet ya da hayır’ yönünde bir gücü olması kaçınılmazdır.
Para politikası kararları bir kişinin iki dudağı arasından çıkan bir kararlar olarak algılanmamalıdır. Gerçek bu dahi olsa, görüntü esası bozar. Görüntü hedefi bulandırır. Amaçların gerçekleştirilmesi zorlaşır. Alınan kararların itibarı ve inandırıcılığı azalır. Her şeyden önce, kararların devamlılığı ve tutarlığı sorgulanmaya başlar.
İTİBAR VE İNANDIRICILIK
Başkan’ın değil de, bir heyetin para politikası konularında karar alma yetkisinin olması Başkan’ın ağırlığını hiçbir zaman azaltmaz. Ama, tüm konunun tek patronunun Başkan gibi görünen bir süreçte Başkan çok çabuk yıpranır. Alınan kararların arkasından komplo teorileri üretilmeye başlanır. Bu da para politikasının itibarını zedeler. Merkez Bankası’nın inandırıcılığı azalır.
Devamlılık kişilerle değil, kurumlarla sağlanabilir. Fiyat istikrarını amaçlayan para politikaları daima devamlılık ilkesi üzerine kurulmak zorundadır.
İyi tanımlanmamış süreçlerde kararların perde arkasında alındığı izlenimi yaygılaşır. Para politikası açısında ne tehlikeli taraf burasıdır. Aksine, para politikası kararları şeffaf olmalıdır. Şeffaflık kararların itibarını artıracaktır. Merkez Bankası’nın bağımsızlığını pekiştirecektir. Son noktada, Merkez Bankası’nın bastığı paraya olan güven artacaktır.
Para politikasının şeffaflaşması konusunda geç kalınmamalıdır. Faizlerin düşmesi döneminde kurumsallaşmak çok önemli değilmiş gibi görünse de, faizlerin artırılması mecburiyeti ortaya çıktığında para politikasının kurumsallaşmış olması bir çok risklerin ortadan kalkmasına neden olacaktır.