ÖZELLEŞTİRME ekonomideki yapısal reformların çok önemli bir ayağıdır. Özelleştirmeyle kamu sektörünün ekonomideki ağırlığı azalacaktır. Ekonomide rekabet ve verimlilik artacaktır.
Özelleştirmeden elde edilen gelirlerle kamu borçları ödeneceğinden, kamunun borç yükü azalacaktır. Şikayet edilen yüksek orandaki faiz dışı fazla verme zorunluluğu göreli olarak hafifleyecektir.
IMF ile önümüzdeki üç yıla yönelik olarak yapılacak yeni stand-by düzenlemesinin en önemli konu başlıklarından biri hiç şüphesiz özelleştirme olacaktır. Büyük özelleştirmelerle, eğer akılcı bir strateji izlenirse, çok istediğimiz yabancı sabit sermaye yatırımlarının girişi hızlanacaktır.
KAMU DENGESİ
Özelleştirme ile bir başka şey daha olacaktır. Kamu sektöründeki kuruluşların toplam zararları artacaktır. Çünkü, şimdi konsolide kamu mali dengesine kar eden kamu kuruluşlarının da hesapları girmektedir. Kár eden şirketler özelleştirildiğinde, artılar eksileri götürmeyecek, çoğunluğu eksi olanlar toplanacaktır. Yani, özeleştirmeyle beraber konsolide bazda kamu sektörünün borçlanma ihtiyacı artmış görünecektir.
Bir anlamda, özelleştirmeyle şapka düşüp kel görünecektir. Kamu kuruluşlarının zararları daha da göze batacaktır. Kamu sektöründeki tasarruf gereği daha fazla önem kazanacaktır. İşlerin kamu kuruluşları arasında ‘havuz’ oluşturmakla çözülemeyeceği daha iyi anlaşılacaktır.
Uygulamada, kár eden kamu kuruluşlarının zarar eden kamu kuruluşlarına fon aktarması diye bir şey zaten söz konusu değildir. Kár edenler kendi yatırım programlarını finanse ederler. Zarar edenler zararlarını ya borçlanma yoluyla ya da devletten fon alarak finanse etmeye çalışırlar. Hazine’nin bir kamu kuruluşundan nakit bazda temettü aldığı tarihimizde çok ender rastlanan bir olaydır.
Dolayısıyla, özelleştirme yoluyla kar eden kamu kuruluşlarının devletin elinden çıkması devletin nakit akışını olumsuz etkilemeyecektir. Aksine, satışlardan yapılan hasılatla devletin borçlarını geri ödemesi ve borçlarını azaltması söz konusu olacaktır.
Böyle bir deneyimi 1970’lerin sonlarında ve 1980’li yılların başında İngiltere de yaşamıştı. İngiltere, geçmişte devletleştirdiği şirketleri göreli olarak hızlı bir şekilde özelleştirdi. Orada özelleştirme bir anlamda sancısız oldu. Çünkü, genelde şirketleri devletleştirme yoluyla elinden alınanlar yeniden şirketlerine kavuşmuş oldular.
İngiltere’deki toplam kamu finansman dengesine bakıldığında, kamu sektörünün borçlanma gereği arttı. Çünkü, kar eden şirketler elden çıkmış, zarar edenlerin ise özelleştirilmesi gecikmişti.
Daha önceden de tahmin edilen bu durum İngiltere’deki özelleştirme uygulamasını yavaşlatmadı, aksine, zarar eden şirketler ivedilikle yeniden yapılandırılarak özelleştirilebilir hale getirildiler.
1970’li yıllarda köhne diye nitelendirilen İngiltere ekonomisi birden bire dinamik bir hale geldi. Bugünlerde birçok kıta Avrupa ülkeleri ekonomik sıkıntı çekerken, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ile beraber, dünya ekonomisinin lokomotifi haline geldi. Fiyat istikrarını tehdit etmeden yüksek oranda ekonomik büyümeyi gerçekleştirebiliyorlar.
İngiltere’de kamu finansmanındaki çarpıcı iyileşme, diğer Avrupa Birliği ülkelerini İngiltere’nin AB’nin genel bütçesinden alması gereken katkıyı almaması için ricacı olmaya zorluyor. İngiliz ekonomisindeki verimlilik artışı kıta Avrupa’sına parmak ısırtıyor.