YABANCI sermayenin ülkemize gelmesini isteriz, ama yabancı sermayeyi sevmeyiz. Dilimiz söylemeye varmıyor ama, aslında, yabancı sermayenin paralarını getirmelerini, karşılığında bir şey almamalarını arzu ediyoruz.
Gündemde gecikmiş büyük özelleştirmeler var. Türk Telekom,bir sürpriz olmazsa, satış aşamasına geldi ve satılacak gibi görünüyor. Erdemir’in azınlık hisseleri satılacak. Tüpraş birkaç kez satılacak gibi oldu, ama olmadı. Belki, satılacak. Pektim de, Türpraş ile aynı kaderi paylaştı.
Bütün bu şirketler yirmi yıldır özelleştirme programının gündeminde duruyor. Bazıları göstermelik olsun diye halka da açıldılar. Hisseleri Borsa’da işlem görüyor. Ama, devlet bu şirketlerin kontrolünü elinden çıkarmamak için bugüne kadar elinden geleni yaptı.
Devleti bu konuda haksız bulmak çok doğru olmaz. Çeşitli iktidarlar halkın sesini dinlediler. Halk bu şirketlerin özel sektöre satılmasını istemiyor. Bu şirketlerin yabancı sermayeye satılmasını hiç istemiyor. Herkesin kendine göre bir nedeni var.
KONTROL NOKTALARI
Devletin elindeki bütün şirketlerde fazla istihdam söz konusudur. Çünkü, devlet teşekkülleri istihdam politikasının bir aracıdırlar. Özelleştirme gerçekleştiğinde, özelleşen şirketlerde kaçınılmaz olarak istihdam azaltılması söz konusu olacaktır. Özlük hakları korunda dahi, hiç kimse işini kaybetmek istemez. Bu açıdan, işini kaybetme korkusu ile özelleştirmeye karşı çıkanları haksız göremeyiz.
Özelleşecek şirketlerle alakası olmayanlar ise bir başka açıdan özelleştirmeye karşı çıkıyorlar. Özelleşecek büyük şirketler bir şemsiye altında toplanıp ‘stratejik’ oldukları iddia ediliyor. Stratejik şirketlerin yabancı sermayeye satılmasına karşı çıkılıyor.
Bir açıdan bakıldığında, bütün büyük şirketler stratejiktir. Bir başka açıdan bakıldığında, hiçbir şirket stratejik değildir.
Örneğin, Türk Telekom’u ele alalım. Türk Telekom’u kim alırsa alsın, bir gün Türk Devleti’ne kızıp telefon servisini mi kesecektir? Verdikleri servisi kestiklerinde, Telekomünikasyon Üst Kurulu durumu oturup seyir mi edecektir? Şimdilik tekel konumunda olduklarından Türkiye’de servislerini kullananları soyacak mıdır? Rekabet Kurulu durumu seyir mi edecektir? Kısacası, sistemin kontrol noktaları vardır. Yeter ki, o kuruluşlar bağımsızca çalıştırılsınlar!
Kısacası, özelleştirme sonucunda devletin payını kimler alırsa alsın, devlet üretimden çekilip denetleyici rolüne geçecektir. Devletin asli işlevi de zaten budur.
KORKMAK
Eğer soyulmaktan korkuyorsak, Türk Telekom gibi şirketlerin devletin elindeyken bizleri soyma olasılığı çok daha fazladır. Çünkü, devletin rekabet ve telekomünikasyon işleriyle uğraşan kurumları devletin elindeki şirketlere dokunamamaktadır. Devlet yetkilerini kötüye kullanmadığı taktirde, devletin bağımsız kurumları özelleşen bu kuruluşları çok daha iyi denetleyebileceklerdir. Bu kurumlar çok daha rekabetçi, çok daha verimli ve çok daha tüketici yanlısı olacaklardır. Buna mecburdurlar.
Biz yabancı sermayeden korktuğumuz için yabancı sermaye bizden çok daha fazla korkmaktadır. Çünkü, sevilmeyen bir ülkeye gittiklerinde, başlarına neler gelebileceğini kestirememektedirler. Yabancı sermaye hala komünist olan Çin’den Türkiye’den korktuğu kadar korkmamaktadır. O nedenle Çin bugünkü korkutucu konumuna gelmiştir. Çin’in ihracatının çok büyük bir bölümünü yabancı sermayeli şirketlerin yaptığını biliyor muydunuz?