REKABET kavramını yalnızca mal ve hizmet piyasalarıyla emek piyasasına özgü bir kavram olarak almak çok yanlıştır. Hayatın her kademesinde rekabet söz konusudur. İnsanlar ve kurumlar arasında olduğu kadar bitkiler arasında dahi rekabet söz konusudur.
Ailedeki tek çocuksanız, rekabet kavramıyla ilk tanışıldığı yıllar okul yıllarıdır. Kardeşler arasındaki rekabet çok daha erken başlar. Rekabet ve kıskançlık madalyonun iki yüzü gibidir.
BİZİM KÜLTÜR
Rekabet kavramının gelişmesi aslında okul çağlarında olur. Öğrenciler öğrenmek için birbiriyle yarışırlar. Öğrenilenlerin değerlendirilmesi aşamasında öğrenciler arasındaki rekabet doruğa çıkar. Herkes kendi çabasıyla en iyi yapmaya çalışır, sınavlarda en iyi notu almaya çabalar. Bu aşamada, rekabeti yönlendirmek önemlidir. Çünkü, iyi yönetilemeyen rekabet yapıcı değil, yıkıcı da olabilir.
Bazı öğrencilerin erken yaşlarda öğrenme güçlüğü olabilir. Öğretmenler böyle çocuklarla özel olarak ilgilenmelidirler. Öğrenme güçlüğü gibi öğrenciyi rekabette geri bırakacak dışsal bir etken başka yöntemlerle giderilmeye çalışılır. Ama, yine de asıl olan rekabettir.
Rekabette geri kalmak öğrencileri daha fazla çalışmaya teşvik eder ya da etmelidir. Yapıcı rekabet bunu gerektirir. Öğrenme isteği artmalıdır. Değerlendirme aşamasında daha iyi not almak için çalışılmalıdır. Sonuçta, öğrenciler arasındaki rekabet öğrenimin ve eğitimin kalitesini artırmalıdır.
Öğretmenler rekabeti sakatlayacak davranışları durdurmaya çalışırlar. Örneğin, sınavlarda kopya çekilmesine izin verilmez. Çünkü, kopya çeken bir öğrenci hiç çalışmadan derslerini çok iyi öğrenmiş bir öğrenciden çok daha iyi bir not alabilir. Kopya çekmek rekabeti sakatlayan dışsal bir etkendir. Önlenmelidir.
Buraya kadar söylenenlerle büyük ölçüde herkes hemfikirdir herhalde. Şimdi, ortaokuldaki ya da lisedeki öğrencilik yıllarımızı hatırlayalım. Sınıfın çalışkan öğrencisine sanki kötü bir şey yapıyormuş gibi bakılır. Sınıfın diğer öğrencileriyle kaynaşabilmesi ve kendisine uluorta ‘inek’ denmemesi için diğer öğrencilere yardımcı olması gerekir. Yardımcı olmak demek kopya vermek demektir.
Rekabetin en yoğun olması gereken ortamda, sınıfın çalışkan öğrencisi öğrenmemekte direnen sınıf arkadaşlarına sınavda doğru cevapları vermeye çalışır. Kendisi çalışarak iyi not alır. Arkadaşları onun sayesinde geçer not alırlar. Çalışkan öğrenci kendini kabul ettirmek için rekabeti altüst eder. Yakalanırsa, kendini de mahveder. Diğer öğrenciler böyle bir hakkı kendilerinde görürler.
BATI KÜLTÜRÜ
Batı ülkelerinde de sınavlarda kopya olgusu vardır. Ama, öğrenciler kendi çabaları ile kopya çekmeye çalışırlar. Bir öğrenci diğer öğrencilere bildiği doğru cevapları vermez. Verse dahi, şüphe ile karşılamak gerekir. Çünkü, büyük bir olasılıkla doğru değil, yanlış cevapları verebilir.
Rekabeti tanımak, öğrenmek ve kabullenmek okul çağlarında başlar. Farklı kültürler işin doğasında olan rekabet olgusuyla okul dönemlerinde farklı deneyimler kazanıyorlar. Kazanılan deneyimler sonucunda, rekabetin zararlı bir olgu olduğu dahi tartışma konusu yapılabiliyor. Halbuki, zararlı olan rekabeti engelleyen dışsal ve içsel etkenlerle mücadeleden kaçınmaktır.
Farklı kültürler, konuya farklı bakmaktadırlar. Farklı deneyimler insanlar ve kurumlar arasındaki rekabeti ve rekabete bakış açısını da şekillendirmektedir.