Merkez Bankası’nın eli serbest olmalı

DALGALI kur sisteminin bir başka cilvesini yoğun olarak yaşıyoruz. İlk başlarda döviz kurlarının nominal olarak fırlaması sorundu. Şimdi de, döviz kurlarının reel olarak düşmesi sıkıntı yaratıyor.

Sıkıntının kaynağı dalgalı kur sistemi içinde ekonomik istikrarın oluşturulmaya çalışılması da olsa, artık dalgalı kur sisteminden çıkış yok. Kısa dönemli stratejimiz Türk parasının reel olarak değerini düşürmek değil, daha fazla değerlenmesinin bir şekilde önüne geçilmesi olmalıdır.

Aksi taktirde, sıkıntıyı hafifletebilecek döviz kuru oynamalarını tesadüflere ve ekonomi dışı etkenlere bırakmış olacağız. Bu çeşit gelişmeler de, kriz yaratmadıkları sürece, her zaman geçici olmaktadır.

TUTARSIZ HEDEFLER

‘Türk parası çok değerlidir’ lafı teknik açıdan çok fazla anlam ifade etmemektedir. ‘Paranın gerçek değeri’ gibi kavramlar da afaki kavramlardır. Gerçek olan gelişme Türk parasının son üç yıldır değerlenmiş olmasıdır. Ama, paranın değerlenmiş olması mutlak anlamda ‘değerli’ olduğu anlamına gelmez. Aynı şekilde, paranın değerleniyor olması ‘gerçek değeri’ noktasından uzaklaşıyor anlamına da gelmez.

Şimdiye kadar, Merkez Bankası günlük ihaleler yoluyla belli miktarlarda döviz alımı yaptı. Aylık rakamlar küçümsenmeyecek boyutlara geldiyse de, ihale yoluyla yapılan döviz alımları Türk parasının reel olarak değerlenmesinin önüne geçemedi.

Arada bir Merkez Bankası döviz piyasasına doğrudan müdahalelerde de bulundu. Söylentilere göre, doğrudan müdahalelerin her birinde 2 milyar dolardan fazla döviz aldı. Bu da yetmedi.

Merkez Bankası’nın döviz alımları Merkez Bankası’nın piyasadan TL borçlanmasını artırmasına yaradı. Yani, Merkez Bankası satın aldığı dövizler karşısında piyasaya çıkardığı TL’yi yeniden borçlanmak zorunda kaldı. Döviz alımları bilançosunun büyümesine neden oldu. Bir noktada, döviz alımları yoluyla piyasaya sürülen likiditenin fiyat istikrarını tehdit etme riski de söz konusu olmaya başlayacaktır. Bu nedenle de, döviz alımları konusunda Merkez Bankası belli bir kısıntı içinde çalışmaktadır.

Bir yanda enflasyon hedefi, diğer yanda döviz kurlarını belli bir düzeyde tutma gibi birden fazla hedef birbirleriyle tutarlı değildir. Bu açıdan, fiyat istikrarının hedeflendiği bir yapıda, eğer sorunsa, döviz kuru sorununun çözümü başka yerlerde aranmalıdır.

YUMUŞATMA OLMAZ

Kısa dönemde politika yapıcılarına zaman kazandıracak uygulama Merkez Bankası’nın elinin serbestleştirilmesidir. Bugün Merkez Bankası ancak borçlanma yoluyla piyasadan para çekebilmektedir. Döviz alımları yoluyla yarattığı likiditeyi borçlanmak zorunda kalmaktadır.

Aldığı dövizler karşısında başka varlıklarını satabilme olanağına kavuşsa, Merkez Bankası’nın bilançosunu büyütmeden de döviz alımları yapması mümkün olabilecektir. Böyle bir strateji için elinde yeteri kadar döviz dışı TL varlıkları da vardır. Ama, tüm bu varlıklar piyasada satılabilir cinsten değildir.

Merkez Bankası’nın elindeki Hazine bonolarının piyasada satılabilir halde getirilmesi Merkez Bankası’nın elini güçlendirecektir. Döviz müdahaleleri yoluyla Merkez Bankası’nın bilançosunu büyütme zorunluluğu ortadan kalkacaktır. Bu uygulama kısa vadede zaman kazandırıp orta vadede çözüm üretecek politikaların uygulamaya konmasını kolaylaştıracaktır.

Aksi taktirde, kalıcı çözümü Merkez Bankası politikalarında aramak fiyat istikrarı hedefini yumuşatmaktan öteye gitmez. Daha, fiyat istikrarını yakalamadan hedefi yumuşatmak ise ekonomiyi fiyat istikrarından uzaklaştırır.
Yazarın Tüm Yazıları