EKONOMİ derslerinde iktisadi kuramlar en ince ayrıntılarına kadar okutulur.
O kadar ki, öğrenciler öğrendikleri iktisadi kuramların günlük hayatları ile olan ilişkilerini kavramaktan uzaklaşırlar. Sonuçta, ekonomi dersleri çok sıkıcı hale gelir.
Kuramlar elbette önemlidir. Günlük hayatta olanları analiz edebilmek ve daha iyi anlayabilmek için kuramların gördüğü işlev hiçbir zaman küçümsenemez. Aksine, kuramlar iktisadi olayları anlayabilmenin anahtarıdırlar. Ama, tek başlarına yeterli değillerdir.
TEK TİP ELBİSE
Ekonomide kuramlar kadar önemli bir diğer boyut kurumlardır. Kurumları anlayamadan kuramları yerli yerine oturtmak mümkün değildir. Birçok ekonomi dersi konunun bu boyutunu ihmal eder. Hatta, bazıları için kurumları incelemek ve onları anlamaya çalışmak iktisat bilimi için zaman kaybetmekten başka bir şey değildir.
Halbuki, kurumların iyi bilinmesi, kuramlar kadar, ekonomi politikalarının uygulanması açısından son derece önemlidir. Bir merkez bankasının yapısını, yetkilerini ve sorumluluklarını iyi kavrayamadan para politikasını öğrenmek mümkün değildir. Aynı şekilde, ‘para-banka’ gibi bir derste bankacılığın işlevlerini anlayabilmek için bankaların uymak zorunda olduğu kuralları, denetim ve gözetim mekanizmasını bilmek şarttır. Endüstriyel yapıyı incelemek için rekabet şartlarını ve rekabet otoritesinin rolünü anlamak gerekir. Hazine ve Maliye kurumlarını bilmeden maliye politikalarını irdelemek çok fazla anlam ifade etmeyebilir.
Ekonomi politikaları kuramlardan esinlenirler, kurumlarla yürütülürler.
Kurumları ve onların yapılarını dışlayarak ekonomi politikalarından beklenenleri sağlayabilmek çoğu zaman olanaksızdır. Ekonomideki her kurum yetkili ve sorumlu olduğu sektöre göre değişen özellikler göstereceklerdir. Önemli olan, kurumların ekonomideki sorumlulukları paralelinde ve işlevlerini en iyi yapacak bir biçimde şekillendirilmeleridir.
Kısacası, tek tip bir elbise tüm vücutlara uymaz. Tek tip bir kurumsallaşma yapısı farklı kurumlarda farklı sonuçlar doğuracaktır. Örneğin, son dönemde tartışılan bağımsız kurulların tek bir çerçeve içinde yapılandırılmaları doğru bir yaklaşım değildir. Merkez Bankası ya da BDDK gibi birimlerde yedi tane yönetim kurulu üyesi yeterli olabilirken, birçok disiplini içinde barındırmak zorunda olan Rekabet Kurulu için yedi üye yersiz kalabilir. Ücretler de kurumlara göre farklılık gösterebilmelidir.
‘On bir kişinin yapacağını yedi kişi de yapar’ gibi bir yaklaşım sakıncalıdır. Aynı şekilde yedi kişinin yapabileceği bir işi on bir kişiye de yaptırmaya çalışmak yanlıştır. Birincisinde farklı uzmanlıkların sentezini yakalamak mümkün olmazken, ikincisinde bir fikir birliğine ulaşmak zorlaşmaktadır.
KURUMLAR VE POLİTİKA
Adı ‘bağımsız kurum’ diye tüm gözetim ve denetim otoritelerine tek tip bir elbise dikmeye çalışmak bu kurumlardan elde edilmeye çalışılan yararları azaltan bir girişimdir. Halbuki, bu çeşit kurumlar uygulanan ve ileride uygulanacak ekonomi politikaları konularında sinyal veren kuruluşlardır.
Merkez Bankası’nın yapısı nasıl bir para politikası uygulanacağı konusunda fikir verirken, BDDK’nın yapısı bankacılık sektörünün ileride de sağlıklı çalışıp çalışmayacağının bir göstergesidir. Aynı şekilde, Enerji Üst Kurulu’nun yapısı enerji sektöründeki yapılanmanın öncü göstergesiyken, Rekabet Kurumu’nun yapısı rekabet olgusunun ne kadar ciddiye alındığının bir parametresi olacaktır.
Ekonomi politikası kurumlarla oluşturulur, kurumlarla uygulanır ve kurumlarla sonuç alınır. Bunu görmezden gelen bir yaklaşımın uygulayacağı ekonomi politikalarının uzun dönemde başarı şansı yoktur.