Kur-faiz-borsa üçgenine odaklanmamalıyız

BİZİM için uzun bir süre sayılabilecek bir dönem geçirdik. Kur-faiz-borsa konuşmadık, yazmadık. Üç gün içinde durum değişti.

Gazetelerin ekonomi sayfaları aynı karede yeniden kurların ve faizlerin yükseldiğini, borsanın düştüğünü yazmaya başladılar.

Böyle haberler bir süre daha devam ederse, bilin ki, işler sarpa sarıyor. Kurun artışı bir düzeltme değil, para piyasalarındaki tansiyonun bir işaretidir. Faizlerin yükselmesi kamu finansmanında sağlanan iyileşmenin geri çevrilmesidir. Borsanın düşmesi dövize ek talep yaratılacak demektir. Bütün bunlardan üretici de, ihracatçı da, tüketici de zarar görecektir.

MECBURİYET

Ekonomide çok iyi şeyler oldu. Birçok alanda düzelmeler olurken riskler de oluştu
. Riskleri görmemeye çalışmanın ya da küçümsemenin maliyeti bugünlerde çok daha önemli oluyor. Ekonominin kırılganlığı artıyor.

Merkez Bankası’nın faiz düşürmesiyle Hazine’nin borçlanma maliyeti azalmıyor. Hazine’nin borçlanma maliyetini azaltacak etken piyasaların ileriye dönük beklentilerini olumlu tutmaktan geçiyor. Beklentiler yoluyla düşen faizler, beklentiler konusunda belirsizlikler yaratıldığında, bir balon gibi patlayabiliyor.

Kısa dönemde, mali piyasalarda görülen çalkantı mutlaka durulacaktır. Avrupa Birliği’nin arzuladığı yönde Türkiye tavır almaya bu aşamada mecburdur. Kabullenmekte zorluk da çeksek, siyasi ve iktisadi şartlar Türkiye’nin bu aşamada farklı bir tavır almasını engellemektedir. Dolayısıyla, çalkantılar gereksiz yere yaratılmaktadır. Hükümetin bu gerçeği görmemesi olanaksızdır.

Bu çeşit çalkantıların orta dönemde kalıcı etkileri olabilir. İktisadi açıdan, bazı risklere yönelik olarak ciddi önlemler almadığımızdan, incelen bir buzun üzerinde oturuyoruz. Çalkantılar incelen bir buzun üzerine vurulan çekiş darbeleri gibidir. Buz tabakası bugünkü darbelere dayanabilir. Ama, üç-beş ay sonra giderek erimeye devam ettiğinden, aynı darbe şiddetine, üzerine oturduğumuz buz tabakası dayanamaz hale gelebilir.

Kur-faiz-borsa üçgeninden kurtulup ekonomik büyüme, istihdam, dış ticaret, para politikası, kamu sektörü finansmanı ve cari işlemler dengesi gibi daha temel konuları konuşuyorduk. Temel alanlarda risklerin azaltılması gereğinden söz ediyorduk. Fiyat istikrarı içinde sürdürülebilir büyümenin şartlarını tartışıyorduk.

Türkiye bu temel dengeleri konuşmaya ve tartışmaya kur-faiz-borsa üçgenine takılmadan devam etmelidir. Aksi taktirde, her gün kurların, faizlerin ve borsa endeksinin konuşulduğu bir ortamda, kırılgan dengeler çok çabuk alt-üst olabilir. Gündemi değiştirmek zorundayız.

KAZANIMLARI SAHİPLENMEK

Geldiğimiz noktada, IMF
ve AB ilişkileri birbirini tamamlayan unsurlar olmuşlardır. İkisi birden pürüzsüz gittiğinde, Türkiye açısından azami fayda sağlanacaktır. Birinde işler arzulandığı gibi gitmediğinde, diğeriyle olan ilişkiler de sekteye uğrayabilecektir.

Türkiye ekonomisinin çalkantılara tahammülü azalmaktadır. Dolayısıyla, çalkantıları asgariye indiren ve Türkiye ekonomisinin orta-uzun vadeli hedeflerini ön plana çıkaran bir tavır içinde, kısa dönemde çalkantısız bir ortamı yaratmak zorundayız.

Bunu başaramadığımızda, bizi IMF de, AB de kurtaramaz. Şimdiye kadar elde ettiğimiz kazanımlar sıkı bir rüzgarda uçup gider.
Yazarın Tüm Yazıları