MERKEZ Bankası’nın döviz rezervlerini kredi olarak iç piyasaya vermesi para basması anlamına gelir. Çünkü, verilen krediler bankacılık isteminde yeni mevduatlara ve kredilere dönüşecektir. Yeni mevduatların oluşması para arzının artması demektir.
Kısacası, sıkıntılarımızdan kurtulmanın bir yolu artan döviz rezervlerini ‘ekonominin hizmetine sunmak’ sloganı altında kredi olarak kullandırmaksa, çözümün Merkez Bankası’nın para basmasında aranıyor olması hiç şaşırtıcı değildir. Çünkü, yakın tarihimizde hep bu şekilde sıkıntılardan kurtulmanın yolu aranmış ve daha büyük sıkıntıların yaratılması söz konusu olmuştur.
KOMİK OLUYORUZ
Merkez Bankası kredi vermeyecekse, faizleri düşürsün deniyor. Faizler düştüğünde, Hazine daha ucuz borçlanacak bütçe daha da rahatlayacaktır. Bütçe dengesini sağlayabilmek için Maliye Bakanlığı başka türlü elde edemediği gelirleri uçan kuşa KDV ya da ÖTV oranlarını artırarak sağlamaya çalışmayacaktır. Ayrıca, faizler düştüğünde, müteşebbislerimiz de daha ucuz kredi bulabilecekler ve daha çok yatırım yapabileceklerdir.
Faizlerin düşmesi bir başka sorunumuza da çözüm olacaktır. Türk Lirası yatırımlarından doğru dürüst getiri elde edemeyen yatırımcılar dövizden YTL’ye dönmekte bir yarar görmeyeceklerdir. Belki, de tam tersine, dövize daha çok yatırım yapacaklardır. Böylece, döviz kurları düşmeyecek, aksine döviz kurları yükselecektir.
Bu öneri de kulağa çok hoş gelmektedir. Faizlerin düşmesi neredeyse ‘aspirin’ görevi yaparak her derde deva olmaktadır! Halbuki, gerçekte faizleri düşürmek de para basmak anlamına gelmektedir.
Piyasa faizleri Merkez Bankası faizlerine geldiğinde zaten Merkez Bankası faizleri düşürmektedir. Son günlerde ise piyasa faizleri Merkez Bankası faizlerinin üzerinde seyretmektedir. Çünkü, iç ve dış etkenlerle faizler üzerindeki risk primi göreli olarak artmıştır. Merkez Bankası’nın faizleri indirmesi için bir şekilde daha fazla para basması gerekir. Yani, böyle bir politika enflasyon yaratarak sorunlara çözüm aramak olur.
Faizlerin düşürülmesiyle hem ucuz kredi imkanlarının artması arzulanmaktadır hem de yatırımcıların döviz yatırımlarından çıkıp Türk Lirası yatırımlara yönlenmeleri engellenmek istenmektedir. Daha açık bir ifadeyle, enflasyon yaratarak kredileri ucuzlatmaya, kurları yükselterek yatırımcıların dövize yönelmelerini, en azından YTL’ye yönelmemelerini istiyoruz. Galiba, biraz komik oluyoruz.
DÜŞÜK ENFLASYONA ALIŞMAK
Türkiye ekonomisi bir çok açıdan son dört yıldır doğru yönde küçümsenmeyecek bir mesafe almıştır. Bu nedenle Türkiye piyasalarına yönelik yabancı yatırımcı ilgisi son dönemde artmıştır. Şimdi, göreli ekonomik istikrarın getirdiği sıkıntıları aşmak için istikrarsızlığı çözüm gibi görmek yapılanların bozulması demektir.
Uzun dönem yaşanan istikrarsızlıktan göreli istikrara doğru giden yolda çeşitli sıkıntıların yaşanması doğaldır. Hatta, sanayi ve ticaret kesiminde bazı tatsızlıklar da yaşanacaktır. Ancak enflasyonla yaşaması mümkün olan işletmeler düşük enflasyona ayak uyduramadıkları taktirde yok olacaklardır. Dolayısıyla, amacımız enflasyon yaratarak zor durumdakileri kurtarmak değil, zor durumdakileri düşük enflasyonla yaşayacak duruma getirmek olmalıdır.