SOSYAL güvenlik sistemi her gün artan açıklar veriyor. Açıkların durdurulması ve sosyal güvenlik sisteminin kendi ayakları üzerinde durması gerekiyor. Ama, bu amaçla yapılması gerekenler hiç kimsenin işine gelmiyor.
Sorunları erteledikçe, çözümlerin maliyeti artıyor, mahiyeti değişiyor.
Maliyet arttıkça, sorunların çözümü tarafların üzerinde anlaşabilecekleri bir noktadan giderek uzaklaşıyor.
Anne-babalarımız bu sorunu bizlere aktarmıştı.
Olaylar o denli hızlı gelişti ki, biz, çocuklarımızı ve torunlarımızı geçtik, sorunları torunlarımızın çocuklarının dahi altından kalkamayabileceği bir noktaya getirdik.
O denli uzun süre bu sorunla yaşayamayacağımıza göre, çocuklarımızın elinde bu sistem patlayacak gibi duruyor.
BİR ARPA BOYU YOL
1990’lı yılların ikinci yarısında sosyal güvenlik sisteminin aktüeryel açıkları konusunda bir çalışma yapılmıştı.
O dönemde sosyal güvenlik sisteminin toplam açığının (sistemin olduğu haliyle gelecekte finanse etmesi gereken açıkları toplamı) milli gelirimizin yüzde 100’üne geldiği hesaplanıyordu.
Bu rakam korkutucuydu.
Ama, pek aldırış edilmedi.
Şimdi yapılan hesaplamalara göre, hiçbir şey yapılmadığı taktirde, 2075 yılında sosyal güvenlik sisteminin toplam açıklarının eski milli gelirimizin yüzde 350’sine ulaşacağı tahminleri yapılıyor.
Yani, torunlarımızın çocuklarına altından kalkamayacakları bir yük teslim ediyoruz.
2006 yılında yapılan sosyal güvenlik reformunun açıkların azaltılmasına yönelik önemli maddeleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmeseydi, 2075 yılında sistemin toplam açıklarının milli gelirimizin yüzde 95-105 arasında olacağı tahmin ediliyor.
Yani, aslında kanama durdurulamıyor.
Kanamanın hızı kesiliyor. Ancak 1990’lı yılların ikinci yarısındaki duruma geri dönebiliyoruz.
Geçenlerde Meclis’ten geçen sosyal güvenlik reformu Anayasa Mahkemesi’nin hassasiyetlerini dikkate alan bir düzenleme.
Açıkların kontrol altına alınması açısından daha zayıf tedbirleri içeriyor.
Bu yeni düzenleme ile sosyal güvenlik sisteminin toplam açıklarının 2075 yılında milli gelirin yüzde 125-130’una geleceği hesaplanıyor.
Yeni milli gelirler de bu oran yaklaşık yüzde 100.
Yani, bir arpa boyu yol gidilemiyor.
YENİDEN BAKILMALI
İleriye dönük açıkları tahmin etmeye çalışan bu hesaplamalar şunu gösteriyor.
Sisteme yeni girenlere kendimize göre en katı kuralları uygulasak dahi, sosyal güvenlik sistemini kendi ayakları üzerinde durabilen bir sistem haline getiremiyoruz.
Açıklar 2075 yılında milli gelirimiz kadar olacaksa (ki o tarihte bugün daha avantajlı olan hiç kimse hayatta olmayacak ve tüm katılımcılar yeni yasanın getirdiği kısıtlar altında olacaklar), 2100 yılında açıklar milli gelirimizin çok üzerinde olacaktır.
Gelecek kuşaklara bu denli kötü bir miras bırakmaya hakkımız yok.
Bir gün bu açıkları birileri ödeyecek.
Çok daha fakirleşerek ödeyecek.
Bu haliyle yeni krizlerin tohumlarını atıp tohumları da iyice suladığımızın bilincinde olmalıyız.
Sosyal güvenlik reformu projesini bu anlayışla zaman geçmeden yeniden ele almalıyız.