Kısa ve orta vadeli faizler

ALIŞKANLIK yaptı. Yılın ilk beş ayında her defasında kısa vadeli faizleri indiren Merkez Bankası’nın bu ay da faizleri indirmesi bekleniyor. Gelinen noktada, Merkez Bankası’nın faizleri indirmesi bir dert, indirmemesi bir başka dert.

Merkez Bankası faizleri indirmese, beklentileri yanlış çıkanlar ‘acaba ekonomide bizim göremediğimiz olumsuzluklar mı var?’ diye düşünerek orta vadeli faizlerin yükselmesine neden olabilecekler. Faizler inse, giderek orta vadeli beklentilerle kısa vadeli faizlerin hareket etmesi sonucunda enflasyonla mücadelede zor bir döneme girilecek.

YAPISAL REFORMLAR

Son iki faiz indiriminin Hazine faizlerine etkisi çok sınırlı oldu
. Aynı dönemde çeşitli diğer etkenler devreye girmiş olsalar da, kısa vadeli faizlerle orta vadeli faizler arasındaki ilişki artık eskisi kadar bire bir olmayacaktır.

Daha düşük faiz düzeylerinde, kısa vadeli faizleri oynatan dinamiklerle orta vadeli faizleri belirleyen dinamikler giderek farklılaşacaktır. Bu eğilimin işaretlerini son aylarda almaya başladık. Söz edilen kötü bir olgu değildir. Aksine, belenen bir olgudur ve böyle olmalıdır. Dolayısıyla, artık ilgimizi kısa vadeden orta vadeye kaydırmak durumundayız.

Söz konusu olgu, bir anlamda, Merkez Bankası’nın faiz politikasıyla uzun dönemli enflasyon beklentileri arasındaki ilişkiyi de etkileyecek niteliktedir. Hazine’nin borçlanma maliyetini düşürmek için Merkez Bankası’nın kısa vadeli faizleri indirmesi tek başına yeterli olmayacaktır. Maliye politikalarının uzun dönemli etkileri Hazine’nin borçlanma maliyetlerini etkileyen daha önemli bir etken olacaktır.

Sürdürülebilir büyüme ve fiyat istikrarının kalıcı olarak tesisi konularında uzun vadede kamu finansmanını etkileyecek yapısal reformların uygulamaya konmasının önemi de bu gerçekten kaynaklanmaktadır. ‘Kur-faiz-borsa’ üçgeninden Türkiye ekonomisinin kurtulması bu nedenle yapısal reformların uygulamaya konmasından geçmektedir.

TEMEL TAŞLARI

Kısa, orta ve uzun vadelerde Türkiye ekonomisinin yönünü belirleyecek oluşumları şöyle sıralayabiliriz:

1. Uluslararası rekabeti zorlayıcı kur gelişmelerini bertaraf edecek üretimde verimlilik artışları gerçekleşmelidir. Bu nedenle vergi yapısı değişmelidir. İstihdam üzerinden alına vergiler düşürülmelidir. Reel sektör yeniden yapılanmalıdır.

2. Türkiye, orta vadeli ve bağlayıcı bütçeler uygulamaya koymalıdır. Kamuoyu kamu kesiminde alınan kararların orta vadede kamu finansman dengesi üzerindeki etkilerini açık bir biçimde görebilmelidir. Kamuda verimlilik artışı bu çerçevede değerlendirilmelidir.

3. Tarım kesimine verilen desteklerin maliyeti kısa ve orta dönemlerde hesaplanabilir bir biçime sokulmalıdır. Tarımda verimlilik artmalıdır.

4. Sosyal güvenlik sisteminin kamu maliyesi üzerindeki olumsuz etkileri kısa sürede azaltılmalıdır.

5. Bütçe dengesi ile desteklenip özelleştirme ile hızlandırılan kamu kesiminin borç yükü azaltılması kısa sürede sağlanmalıdır.

Bunlar yapıldığında, orta vadeli beklentileri yönetmek kolaylaşacaktır. Orta vadeli beklentilerin yönetildiği bir ortamda fiyat istikrarının kalıcılığı konusundaki şüpheler azalacak, sürdürülebilir büyümeyi sağlamak daha gerçekçi bir temele oturacaktır. Böyle bir ortamda, faizlerin makul düzeylerde seyretmesi için Merkez Bankası’nın gözünün içine bakma gereği ortadan kalkacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları