BİR yandan kayıt dışı ekonominin boyutlarını küçültmeye çalışıyoruz, diğer yandan kayıt dışılığı özendirici ortamlar yaratıyoruz. Maliyeti çok büyük olmayınca, bir kez kayıt dışına kaçan bir daha kolaylıkla geri gelmiyor.
Kayıt dışı ekonominin büyümesinin arkasında çeşitli nedenler var: 1. vergi oranları çok yüksek, 2. kayıt dışında olmanın maliyeti çok düşük, 3. ekonomik daralma dönemlerinde vergi borçları finansman kaynağı olarak kullanılabiliyor, 4. vergi denetimine siyasi müdahaleler yapılabiliyor (IMF’nin vergi idaresinin otonom olmasını istemesinin arkasında bu gerçek yatıyor), 4. kayıt dışında kalmanın cezası korkutucu değil, 5. özel ve tüzel kişiler vergi yasaları karşısında eşit muamele görmüyorlar.
Nedenler daha da artırılabilir. Ama, akla gelebilecek tüm nedenler bu başlıklar altında toplanabilir.
HERKES SUÇLU
Gelinen noktada, kayıt dışı ekonominin üzerine kararlılıkla gitmek korkutucu hale geldi. Çünkü, kayıt dışını azaltıyoruz diye kayıt dışındaki şirket ve kişileri kaçırırsak, ekonomi ne hale gelir? İstihdam düşmez mi? Üretim çökmez mi? Para, ekonomiden kaçmaz mı? Acaba, kaş yapalım derken göz çıkarılmaz mı?
Vergi yasalarımızda, ‘gelir’ kavramının sağlam iktisadi temeli olan doğru dürüst bir tanımı dahi yoktur. 1998 yılında vergi yasalarında yapılan değişikliklerle ‘gelir’ tanımı getirildi. 1999 yılında yaşanan ekonomik daralmada yasanın ilk değiştirilen maddesi bu oldu. Halbuki, yapılan değişikliklerin en doğru tarafı burasıydı.
‘Gelir’ belli bir dönemde gerçekleştirilen tüketim ve tasarrufların toplamıdır dendi. Yani, bir dönem içinde artan servet kişi ya da kurumların gelirlerinin bir parçası olacaktı. ‘Nereden buldun yasası çıktı’ diye yapılan muhalefetle geriye dönüldü. Halbuki, doğru olan buydu.
Türkiye’de emlak vergileri yüksektir. Ama, emlak değerleri gülünç derecede düşüktür. Dolayısıyla, emlak üzerinden alınan vergi gelirleri düşüktür. Bu gerçeği herkes bilir. Herkes kaçakçı durumundadır. Üç yüz milyarlık ev otuz milyar gösterilir. Daha fazla göstermeye çalışsanız, ya komşular sizi döver ya da belediye yetkilileri.
Bir anlamda, herkesin suçlu durumunda kalması devletin de işine gelmektedir. Çünkü, suçluyu cezalandırmakta iktidarlara seçici davranma özgürlüğü yaratılmaktadır.
Böyle bir ortamda, emlak değerlerinin piyasa değerine çekilmesi ne gibi bir sonuç yaratır? Emlak fiyatları tepe taklak düşer mi? Bankaların ipotek karşılığı verdiği ticari krediler batar mı? İnşaat sektörünün durumu ne olur?
TOPYEKÜN MÜCADELE
Vergi hukuku herkese eşit olarak uygulanmadığında, ekonomide oluşacak dengesizlikleri önlemenin hiçbir yolu yoktur. Sanayici vergilensin, ama ‘esnaflara karşı müsamaha gösterelim’ gibi bir yaklaşım olamaz. Tarımı vergilendirmeyen bir ekonomi tarıma dayalı sanayi sektörünü doğru dürüst vergilendiremez. Gerçek kişilerin gelirlerine yoğunlaşıp ileride gelir yaratabilecek her türlü yatırımlarını ihmal eden bir vergi yapısında kurumların gelirlerini ve işlemlerini vergilendirmek zorlaşır.
Kayıt dışı ile mücadele top yekun yapılacak bir mücadeledir. Mücadelenin birkaç sektöre ya da alana yoğunlaşması faydadan çok zarar dahi verebilir. Topyekün mücadele ise siyasi açıdan korkutucu olmaktadır. Olmasaydı, bugün buralarda olmazdık zaten.
Yanıtı zor sorulara yanıt aramak herkesi korkutuyor.