İÇ talep büyümesini maliye politikaları yoluyla frenlemek de yapılması söylenmesinden zor bir konudur. Türkiye’de kamu sektörü uluslararası standartlarda oldukça fazla tasarruf yapmaktadır.
Şimdi, iç talep genişlemesini frenlemek için kamuda daha fazla tasarruf yapması gerekmektedir. Halbuki, hükümet tasarruf yapmaktan sıkılmıştır. Gevşemek istemektedir. Yani, ihtiyaçlar ile arzular taban tabana zıt hale gelmişlerdir.
Bu ikilem bize Türkiye ekonomisinin sorunlarının karmaşıklığına işaret etmektedir. Bir yandan kamu sektörünün çok yüksek borçluluğu söz konusudur. Diğer yandan, yapısal reformları savsakladığımızdan bütçe harcamalarında esneklik kalmamıştır. Vergi yapısı çarpıktır. Vergi gelirlerinin çoğu doğrudan gelirlerden değil, dolaylı olarak ticaretten alınmaktadır.
Bu yapıda, Türkiye enflasyonla mücadeleye başlamış ve küçümsenmeyecek bir yol almıştır. Ama, iyimserliğin getirdiği risklere mücadele de giderek zorlaşmaktadır. Ekonomide ince ayar yapabilme piyasalardaki spekülatif beklentilerle daha zor hale gelmektedir.
YAPISAL REFORMLAR
Bütün bu zorluklara rağmen, maliye politikaları devreye sokulmalıdır. Esnekliği olan harcamalar daha da kısılmalıdır. Esnekliği olmayan harcamaları daha esnek hale getirecek yapısal reformlara hız verilmelidir.
Sosyal güvenlik sistemine bütçeden verilen sübvansiyonlar yılın ilk dokuz ayında 9.1 katrilyon olmuştur. Bütçedeki faiz dışı harcamaların yüzde 26’sı sosyal güvenlik sisteminin açıklarını kapatmaya gitmektedir.
Kamu iktisadi Teşebbüsleri (KİT) tasarruf yapamamakta, aksine faiz dışı açık dahi vermektedirler. Yani, KİT’ler faaliyet zararı üretmektedirler.
Faiz borçlarının üzerine bir de açıkları için borçlanmaktadırlar. Ürünlerinin fiyatlarını yükseltmemek için açık vermektedirler. Bu kuruluşların fiyatlandırmaları hem gerçekçi olmalı hem de verimlilik artışları ile ortalama enflasyonun üzerinde zam yapma ihtiyacı içinde olmamaları gerekmektedir.
TERCİH
Kamu finansmanında ilk çare harcamaları kısmaktır. Son çare ise vergileri artırmaktır. Vergileri artırmada sınıra gelinmiştir. Gelinen noktada, katma değer vergisi gibi dolaylı vergilerin oranlarını artırmak kağıt üzerinde vergi gelirlerini artırsa da, vergi kaçağını artırmakta ve yaygınlaştırmaktadır. Türkiye gelirler üzerinden alınan vergi gelirlerini artırmak zorundadır. Sırada bekleyen yapısal reformlardan biri de budur.
Maliye politikaları karar verip uygulamaya konması göreli olarak uzun zaman alan politikalardır. Uygulamaya konduklarında ise etkileri çok çabuk görünür. Para politikası ise karar vermesi kısa süren ama ekonomideki etkilerini göstermesi zaman alan politikalardır.
Politikacılar ekonomide ince ayar için daima para politikasını devreye sokmayı maliye politikalarına göre tercih ederler. Halbuki, maliye politikalarının yapabileceklerinin çoğunu para politikası beceremez. Sonuçta, para politikası yaratılan pislikleri temizlemek için kullanılır. Gereksiz çalkantılar yaratılır.