ÇOĞU kez görünüm deyince "enflasyon görünümü" öne çıkıyor. Bazen haklı, bazen de haksız bir biçimde enflasyon görünümü altında para politikası eleştiriliyor.
"Kamu finansman dengesi" son yıllarda geri planda kaldı.
Kamu finansmanındaki geçen yıla kadar gözlenen göreli disiplin bu konuyu bir ölçüde gündemden düşürdü.
Disiplinle beraber, kamu finansman dengesinin enflasyon görünümü üzerindeki olumlu etkisi giderek azaldı.
Enflasyon görünümü daha çok para politikasının duruşuna bağlı olmaya başladı.
Son dönemdeki gelişmeler kamu finansman dengesini yeniden öne çıkardı.
Çünkü, kamu finansmanında bazı bozulma eğilimleri baş göstermeye başladı.
Kamu finansmanındaki düzelmenin enflasyon üzerindeki olumlu etkisi azalırken, bozulmanın enflasyon üzerindeki olumsuz etkisinin göreli olarak daha fazla olabileceği gerçeği dikkatleri yeniden "kamu finansman dengesinde görünüm" konusunu önemli hale getirdi.
BOZULMANIN NEDENLERİ
Kamu finansman dengesindeki bozulma eğiliminin arkasında iki önemli dinamik var.
Birincisi, dışsal olarak nitelendirebileceğimiz çeşitli mal ve hizmetlerin fiyatlarının artması.
Örneğin, devlet aynı miktarda benzin harcıyor, ama litre başına çok daha fazla maliyet yükleniyor.
Doğal olarak bu çeşit fiyat artışları miktarda kısıntıya gidilemeyince, harcamaları artırıyor.
Dışsal nedenler arasında faizlerin artması yoluyla yükselen Hazine borçlanma maliyetlerini de sayabiliriz.
Yurtdışında yaşanan karışıklıklar sonucunda Türkiye piyasasından çıkma eğilimindeki yabancı yatırımcılar ve genel belirsizlik havası Hazine bonosu faizlerinin artmasına neden oluyorlar.
Siyasi belirsizlikler de faizlerin artmasına katkıda bulunuyor.
Bir politika kararı olarak faiz dışı fazlanın azaltılmasına karar verildi.
Yani, hükümet faiz dışı harcamaları da artırma kararı aldı.
Bu şartlar altında, henüz rakamlara yansımamış olsa da, kamu finansman dengesi de doğal olarak bozulma eğilimine girecek.
Kamu finansmanındaki gelişmeler ekonomik birimlerin beklentilerinin de bir ölçüde olumsuza dönmesine ya da beklentilerin daha da olumsuzlaşmasına katkıda bulunuyor.
Beklentilerin bozulmasıyla faizler daha fazla artıyor.
Ekonomik birimlerin, zaten enflasyonla mücadelede güçlük çıkarak fiyatlandırma davranışları, bozulan beklentilerle daha da olumsuz hale geliyor.
Kısacası, bir kısır döngüye giriliyor.
İNANDIRICI PROGRAM İHTİYACI
Beklentileri bozan bir diğer gelişme de ekonomik birimlerin dengelerdeki bozulmayı durdurabilecek kararların hükümet tarafından kararlılıkla alınabileceğine yönelik beklentilerinin olmaması.
Siyasi belirsizlikler bir yana, yerel seçimlerin de giderek yaklaşıyor olması ekonomik birimler gözünde kamu finansman dengesinin düzeltilmesi bir yana, daha da bozulabileceği izlenimini güçlendiriyor.
Nazik bir konjonktürde Türkiye ekonomisinin inandırıcı ve bağlayıcı bir ekonomik programa ihtiyacı giderek artıyor.
Aksi takdirde, yalnızca para politikası yoluyla enflasyonun daha artması engellenemeyeceği gibi, ekonomik büyümedeki düşme ve giderek artan cari işlemler açığı gibi sorunlarla mücadele etmek de zorlaşacaktır.