BANKACILIK sisteminde kamu bankalarının varlığı rekabeti çarpıtan bir unsurdur. İşin tabiatı gereği, kamu bankaları yoluyla Hazine ‘parasal otorite’ rolünü oynamaya devam etmektedir.
Kamu bankalarının yöneticilerinin atanma usulünü değiştirmekle kamu bankalarının varlığı sorunu çözülmemektedir, belki hafifletilmektedir.
Yılın ortasında mevduat garantisinin sınırlandırılması doğru yönde atılmış bir adımdır. Ama, mevduat garantisinin sınırlandırılması kamu bankalarının olduğu bir ortamda özel bankaları rekabetçi olmaktan çıkarmaktadır. Çünkü, kamu bankalarındaki mevduat, hissedar yapısı nedeniyle sınırsız güvence altında olmaya devam etmektedir.
Hata, mevduat garantisini sınırlandırmak değil, kamu bankalarının sektörde varlıklarını sürdürmeleridir.
HANGİ REKABET?
Kamu bankalarını ticari ilkeler doğrultusunda kararlar alan, kárlarını azamiye çıkarmaya çalışan ekonomik birimler olarak düşünmek zordur. Fiyat kırarak tüketici kredilerini artırmaya çalışabilmektedirler. Daha sonra, iç talep genişlemesinden hükümet şikayetçi olunca, kamu bankaları tüketici kredilerini kesebilmektedirler. Bir bakan kamu bankalarına bu yönde talimat verdiğini kamuoyuna açıklayabilmektedir.
Ticari ilkelere göre karar almayan ve kárlarını azamiye çıkarmaya çalışmayan hiçbir ekonomik işletme piyasadaki rekabet şartlarını bozmadan hayatiyetini devam ettiremez. Kamu bankaları bu kurala en güzel örneklerden biridir. Bolca kár etmiş olmaları durumu değiştirmez.
Tablodan da görüldüğü gibi, çarpık rekabet şartları içinde kamu bankaları piyasa paylarını artırmaktadır. Kamu bankalarında TL mevduatları özel bankalara göre daha hızlı artmaktadır. Döviz mevduatları 2003 yılında özel bankalarda düşerken kamu bankalarında artmaya devam etmiştir. 2004 yılında da döviz mevduatları kamu bankalarında çok daha hızlı artmıştır. Mevduat sahipleri, doğal olarak, mevduat garantisinin sınırlandığı bir ortamda, kamu bankalarına daha çok güvenmektedirler.
HANGİ OTORİTE?
Mevduat güvencesi sınırlandığında, mevduat sahipleri açısından kamu bankalarının çekici olması kadar doğal bir durum olamaz! Özel bankalar kamu bankalarının bu avantajını mevduat sahiplerine ancak daha yüksek faizler teklif ederek yok edebilirler. O zaman, kárlılıkları ne olacak? Rekabeti bozan da budur.
Bir ekonomide özel sermayeli bankalar olacak diye bir kural yoktur. Bankacılık kamu sahipliğinde yapılacaksa, dolaylı yollardan değil, bunun adı doğrudan konmalıdır.
Kredilerde de durum farklı değildir. Kamu bankalarının verdikleri krediler 2004 yılında özel bankaların çok üzerinde artmıştır. Özel bankalar kamu bankalarının kredi faizleri ile yarışabilirler mi?
Yarışmaya kalkarlarsa, ilk önce denetim otoritesi devreye girmelidir. Ama, rekabetin bozulması durumunda denetim otoritesi herhalde kendine bir görev düştüğünü düşünmüyor. Acaba, konu rekabet otoritesinin mi sahasına giriyor?