KAMU bankaları bankacılık sektöründe rekabeti bozmaktadır. Bu yargı bir çok açıdan çok doğrudur. Yargının doğruluğu bazen kamu bankalarının davranışlarından, bazen de sahipliğin tabiatından kaynaklanmaktadır.
Örneğin, tüm bankalardaki tasarruf mevduatların 50 milyar liralık (50 bin YTL) bölümü mevduat sigortası kapsamındadır. Yani, tasarruf mevduatlarının belli bir bölümü devlet garantisindedir. Ama, adı üzerinde, kamu bankalarının sahibi devlet olduğundan, zımni olarak bu bankalardaki tasarruf mevduatlarındaki devlet garantisinin sınırı yoktur. Ama, kamu ve özel sermayeli bankalar aynı şahıslardan mevduat toplamaya çalışmaktadırlar. Böyle rekabet olur mu?
Kısacası, mevduat sigortasını sınırlamak bir sorun sınırlamamak bir başka sorun. Sorunun aslı kamu bankalarının varlığıdır.
DEVLET GÜDÜMÜ
Kamu bankaları iktisadi olmayan kaygılarla hareket edebilmektedirler. Yani, kamu bankaları bazen kárlarını yürürlükteki kurallar çerçevesinde azamiye çıkarmaya yönelik değil, hükümetlerden aldıkları talimatlar çerçevesinde hareket edebilmektedirler.
Tüm bankalar belli bir faiz düzeyinde tüketici kredileri verirken, kamu bankaları tüketici kredilerinin faizlerinde damping yapabilmektedirler. Daha sonra, hükümet tüketici kredilerinin çok arttığını düşündüğünde, tüketici kredilerini ilk kesen yine kamu bankaları olmaktadır. Hükümetin bir bakanı çıkıp kamu bankalarına bu yönde talimat verdiğini dahi açıklayabilmektedir. Böyle rekabet olur mu?
Kamu bankalarının yöneticilerinin hükümet kararnamesiyle değil de, genel kurul düzeni içinde atanması durumu değiştirmemektedir. Çünkü, sonuçta, kamu bankalarının yöneticileri bu bankaların sahibi durumundaki Hazine tarafından atanmaktadır. Hazine de hükümetten talimat almayla yönetilen bir kurumdur. Dolayısıyla, kamu bankalarının ticari kaygılarla çalışması işin doğasından değil, yöneticilerine bağlı hale gelmektedir. Bugünkü yöneticiler farklı olabilirler. Ya yarın?
SEKTÖRDEN ÇIKMAK
Bankacılarımız çoğu zaman kamu kuruluşlarının mevduatlarını kamu bankalarında değerlendirmelerini sektörde rekabeti bozan bir uygulama olarak görürler ve kızarlar. Halbuki, kamu kuruluşlarının mevduatlarını kamu bankalarında değerlendirmeleri rekabeti bozan değil, yasalara aykırı bir uygulamadır. Yasaya göre, kamu kuruluşları mevduatlarını Merkez Bankası’nda tutarlar. Merkez Bankası’nın olmadığı yörelerde Merkez Bankası’nın muhabiri olması sıfatıyla Ziraat Bankası kullanılabilir. Yasa rekabete aykırı değildir.
Bu konuda talimatlar yasanın önüne geçmiştir. Başbakanlığın kamu kuruluşlarının mevduatlarını Ziraat Bankası’na yatırmaları konusunda birçok talimatı vardır. Ama, bu uygulama da rekabeti bozan bir unsur değildir. Banka sahibi özel sektör de şirketlerinin mevduatlarını hakim ortağı olduğu bankalarda tutturmuyor mu?
Kamu kuruluşlarının kamu bankalarında mevduatlarını tutması rekabete aykırı ise özel sektörün de kendi bankalarında mevduatlarını tutması o denli rekabete aykırıdır! Galiba rekabet kelimesinden farklı kesimler farklı şeyler anlıyor.
Kamu bankaları bankacılık sektöründe rekabeti bozmaktadır. Bozmalarının tek nedeni var oluşlarıdır. Devletin bankacılık sisteminden bir uygulayıcı olarak çıkması sektördeki rekabeti daha doğru temellere oturtacak bir gelişme olacaktır.
Rekabet Kurumu, Bankacılık Üst Kurulu’nun bir bankada uygulamaya koyduğu gibi, belli bir süre tanıdıktan sonra devletin bankacılıktan çıkmasını talep edebilir mi? Bu yapılabildiğinde, bir çok alanda Türkiye ekonomisi çok daha rekabetçi olacaktır.