FİNANS piyasaları tahminlerin ötesinde çok iyimser. Bu iyimserliğe sanayi kesimi de katılıyor.
Böyle bir ortamda, iyi haberler satın alınıp fiyatlara olumlu yansıyor. Faizler ve kurlar düşüyor. Kötü haberler ise satın alınmıyor. Yalnızca izleniyor.
İyimserliğin iki önemli nedeni var. Birincisi, bugüne kadar yapılan reformları bir şekilde gerçekleştiren siyasi irade programlanan reformları da bir şekilde yapacağına yönelik olarak piyasalarda bir inancın olmasıdır. İkinci önemli neden, dış piyasaların da aynı şekilde düşünüp Türkiye piyasalarına yatırım yapmaya devam etmesidir.
Türkiye ekonomisi çok acı çekerek bugünlere geldi. Toplumun her kesimi küçümsenmeyecek özverilerde bulundu. Hatta, yaşananların siyasi faturası da oldu. Gelinen noktada, bütün bunları unutup Türkiye’nin yeniden saçmalayabileceğini hiç kimse düşünemiyor. Düşünemediği için de iyimser olunuyor.
REFORM YORGUNLUĞU
İyimserlik elbette arzulanan bir duygudur. İyi idare edilmesi gerekir. İyi idare edilemediğinde, aşırı iyimserlik aşırı dalgalanmalara da neden olabilir.
Ekonomide iyimserliğin hakim olması aynı zamanda eşi bulunmaz fırsatlar da yaratabilir. İleride zor durumda kalarak alınması kaçınılmaz kararları alıp uygulamak iyimserliğin egemen olduğu ortamlarda çok daha kolaydır. Çünkü, alınması gereken kararların kısa dönemde acı verebilecek sonuçları iyimserliğin yarattığı finansman olanakları ile hafifletilebilir. Karar alıcıların itibarını artırır.
Acı kararları almanın doğru ortamı iyimserliğin egemen olduğu dönemlerdir. Zorunluluk dolayısıyla, yani başka seçenek kalmadığı için alınan acı kararlar ancak IMF gibi kuruluşlardan şartlara bağlı alınacak finansman desteği ile alınabilir hale gelir. İşi işten geçtikten sonra alınan bu kararlar acı verir. Bunlar Türkiye’de iyi bilinmesi gerekir.
Siyasetçiler konunun bu yanını görmezlikten gelirler. Siyasetçiler iyimserliğin egemen olduğu dönemleri başarılarının kanıtı, yapılması gerekenlerin ise gereksizliği yönünde algılarlar. Çok büyük bir yanılgıya düşerler. Reform yorgunluğu yaşarlar. Yorgunluk içinde hareketsiz kalmayı da iyimser hava ile haklı kılmaya çalışırlar.
EVRENSELLİK
Siyasetçilerde görülen bu yaklaşım bize özgü değil, evrenseldir. Örneğin, petrol fiyatlarının rekorlar kırmasıyla rahatlayan Rusya ekonomisinde son zamanlarda yapısal reform adına hiçbir adım atılmamış olması petrol gelirlerini yiyerek durumu istikrara kavuşturduğunu sanan siyasetçiler yüzündendir.
Aynı şekilde, Avrupa Topluluğu’na tam üye oldukları için artık sorunlarını aştığını düşünen Macaristan’daki siyasetçiler de yapısal reformları ertelemeyi tercih etmektedirler. Ekonomik istikrarı perçinleyerek faizleri düşürmek yerine Merkez Bankası’na hükümet yanlısı üyeler atayarak sorunlarını çözmeye çalışmaktadırlar.
Arjantin ya da Brezilya’da da durum farklı değildir. Ekonomideki iyimser hava, siyasetçileri tembelliğe itmekte, siyasi açıdan popüler olmayan kararları almaktan alıkoymaktadır. Bu durum iyimserliğin zorlanmasıdır. Oysa, iyimserlik zorlamaya gelmez. Zorlandığında, balon mutlaka patlar.
İyimserliğin egemen olmasına güvenerek oluşturulan pasif stratejiler hep başarısız olmuşlardır.