Devlet borçları konusunda olumsuz olabilecek her şey olumsuzdur. İç borçların milli gelire göre göreli miktarı büyüktür. İç borçların vadesi kısadır. İç borçlara ödenen ortalama reel faiz yüksektir.
Devlet borçlarının geldiği boyut yıllar boyunca verilen açık ya da gizli kamu finansman açıklarının bir sonucudur. Vadelerin kısalığı ve maliyetin yüksekliği ise piyasaların dayatmasındandır. Bir anlamda, vadenin kısalığı ve faizlerin yüksekliği borçlanma ihtiyacını kontrol altına alamayan devlete piyasaların kestiği cezadır.
Son üç yılda kamu sektörü finansmanına belli bir disiplin gelmiştir. Enflasyona paralel nominal faizler düşmüştür. Borç stokunun ortalama vadesi biraz uzamıştır. Milli gelire göre borç stokunun göreli büyüklüğü azalma eğilimine girmiştir. Ama, gelişmeler, ‘artık bu iş halloldu’ diyecek noktaya henüz gelmemiştir.
Makro ekonomik dengelerin kalıcılığı haklı olarak hala sorgulanmaktadır. Dengelerin kalıcılığını sağlayacak yapısal reformların uygulamaya konmasında belli direnç gözlenmektedir. Dolayısıyla, bu aşamada, ekonomik birimlerin çoğunda kalıcı bir iyimserlik yerine temkinli bir iyimserlik söz konusudur.
YABANCI GÖZÜ
Türkiye’ye dışarıdan bakıldığında ise biraz daha farklı bir resim söz konusudur. Yurtdışından Türkiye’yi izleyenlerin gözünde, Türkiye ekonomisinde makro ekonomik göstergeler, özellikle de, enflasyon hızlı bir düşüş eğilimine girmiştir. Ekonomik büyüme herkese parmak ısırtacak boyuttadır. Avrupa Birliği ile olan ilişkilerin geldiği nokta Türkiye ekonomisine yeni ufuklar açacak niteliktedir. Bütün bunların oluşmasını sağlayan siyasi iktidar istikrarlı bir yolda ilerlemektedir. O halde, Türkiye yabancıların gözünde giderek parlayan bir yıldız gibidir.
Bu bakış açısının sonucunda, Türkiye’ye yabancı sabit sermaye yatırımları akmasa da, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye borç verme ya da Türkiye’nin mali piyasalarında yatırım yapma iştahı artmıştır. Hazine yurtdışında borçlanma senetleri ihraç ettiğinde, peynir-ekmek gibi satılmaktadır. Yabancı mali kurumlar YTL cinsinden on yıl vadeye kadar borçlanıp (toplam 2.4 milyar YTL) YTL Lirası cinsinden varlıklar edinerek aldıkları kur ve vade risklerini dahi idare etmeye başlamışlardır.
Yabancıların ilgisinin artması yurtiçindeki yatırımcıları da ferahlatmaktadır. ‘Yabancılar böyle düşündüğüne göre’ deyip yerli yatırımcıların da beklentileri olumlu yönde oluşmaktadır. Kısacası, herkesin birbirini doldurduğu bir dönem yaşamaktayız.
YENİDEN YAPILANDIRMA
Bu ortam, devlet borçlarının yeniden yapılandırılması için kullanılabilecek çok olumlu bir ortamdır. Hazine’nin başarıyla beş yıl vadeli YTL borçlanması borç stokunun yeniden yapılandırılabileceği konusunda önemli ipuçları verecek niteliktedir.
Özellikle beş yıl vadeli borç senetlerinin mali piyasalarda ‘referans vade’ olarak algılanması başladığında, Hazine’nin kısa vadeli borçlarını erken itfa edip borç stokunun ortalama vadesini uzatabilmesi bu ortamda mümkün olabilecektir.
Aynı strateji sermaye piyasasından olan vadesi kısalmış dış borçlarda da izlenebilir. Bu yolla, yurtiçi ve yurtdışındaki sermaye piyasalarının güvenini daha da artırabilmek söz konusu olacaktır. Çünkü, milli gelirin yarısından fazla bir borç stokunu her yıl bir kez yenilemesi gereken Hazine’nin yılda toplam borcun dörtte birini çevirmek durumuna gelmesi borç stokunun büyüklüğü nedeniyle ekonomideki kırılganlığı azaltıcı bir işlev görecektir. Borç stokunun vade yapısında sağlanacak iyileşmeler reel faizlerin de düşmesine katkı yapacaktır.