YANLIŞ zamana denk geldi. Akaryakıt fiyatlarına kısa aralıklarla zam yapılmasına Başbakan kızdı. Kızgınlıkla ‘gerekirse kuralları değiştirip akaryakıt fiyatlarını saptama yetkisini devlete geri alırız’ dedi.
Tüpraş özeleştirime aşamasına geldi. Satış bir kez direkten döndü. Şimdi, yeniden satışa sunuluyor. Alıcı adayları hangi sisteme güvenerek Tüpraş’a fiyat verecek? Devletin kontrol ettiği akaryakıt fiyatlarıyla potansiyel alıcıların fizibiliteleri tutacak mı?
Başbakan’ın beyanatı ile Tüpraş’ı satın almanın risk primi arttı. Halbuki, hükümetin elinde fiyat mekanizmasını bozmayan başka olanaklar da var. Dünya petrol fiyatları dalgalansa dahi, yurt içinde akaryakıt fiyatlarını istikrarlı tutacak politikalar uygulamak mümkün. Uygulanacak politikaların maliyeti göreli olarak daha düşük.
BİR BAŞKA SEÇENEK
Tüpraş rafineri çıkış fiyatlarını dünya petrol fiyatlarına endeksli bir formül ile belirliyor. Türaş’dan alınan akaryakıtı dağıtım firmaları bu fiyatın üzerine belli bir marj koyup tüketiciye ulaştırıyorlar. Devlet çeşitli aşamalarda akaryakıt üzerinden çeşitli isimlerde vergi alıyor. Devletin koyduğu vergilerin toplayıcısı bir aşamada Tüpraş oluyor, başka bir aşamada akaryakıt dağıtım şirketleri oluyor.
Devletin akaryakıttan topladığı vergiler küçümsenebilecek boyutta değildir. Hatta, devlet, akaryakıt üzerinden alınan vergileri kullanarak başka alanlarda karşı karşıya kaldığı vergi geliri kayıplarını kapatmaya çalışıyor. Örneğin, dünyada petrol fiyatları düşerken, devlet akaryakıt üzerinden aldığı vergi oranlarını artırarak tüketicinin ödediği fiyatın düşmesine engel olabiliyor.
Benzer bir tutum dünya petrol fiyatları yükselirken de alınabilir. Önceden belirlenmiş belli bir aralıkta dalgalanan dünya petrol fiyatlarında devlet petrol ve petrol ürünleri üzerinden alınan vergilerin oranları ile oynayarak tüketicinin ödediği akaryakıt fiyatını istikrara kavuşturabilir. Bu şekilde, ‘yirmi günde akaryakıtın fiyatı üç kez artmak’ zorunda kalmayabilir. Bu strateji ile devletin petrol ve petrol ürünlerinden topladığı vergiler de oynaklık gösterecektir. Her stratejinin doğal olarak bir maliyeti vardır.
RİSK FAKTÖRÜ
Başbakan’ın ima ettiği gibi, devletin fiyatlara doğrudan müdahale etmesi seçenekler arasındaki en kötü seçenektir. Devletin akaryakıt fiyatlarının saptanması yetkisini kendisine alması piyasa mekanizmasına doğrudan müdahaledir.
Böyle sistemlerde, fiyat istikrarı amacıyla da başlansa da, sonuçta tüketicinin korunması adı altında fiyatların düşük tutulması amaç haline gelir. Dünya fiyatlarının altında petrol ve petrol ürünleri satmak devleti zarara uğratan bir uygulamadır.
Böyle bir sistemde çalışan Tüpraş’a alıcı bulmak zorlaşır. Alıcı bulunsa da, arzulanan fiyatı bulmak olanaksızlaşır. Şirketin karlılığını devletin insafına bırakmış oluruz. Şirketin potansiyel alıcısının riskini normal ekonomik riskin ötesine taşımış oluruz.
Cehenneme giden yolun taşları da iyi niyetle döşenmiştir. Yoksa niyet mi kötü?