İSTANBUL Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) menkul kıymetlerin alınıp satıldığı bir pazardır. Üyelik esasına göre çalışır. İMKB’de işlem yapmaya yetkili üyelerden işlem bazında kesilen paralarla kurumun gelirleri oluşur. Kendi bütçesini kendi yapar. Oluşursa, tasarruflarını kendi değerlendirir.
Yapısı itibariyle İMKB özel ve özerk bir kurumdur. Özel ve özerk olması gerekir. İMKB’nin amacı, alınıp satılan menkul kıymetlerin fiyatlarının herkesin gözü önünde oluşmasını sağlamaktır. İMKB’nin menkul kıymetlerin fiyatlarının şeffaf bir ortamda oluşmasını sağlamaktan öteye, yatırımcıların çıkarlarını korumak gibi bir görevi yoktur.
Yatırımcıların çıkarlarını koruma görevi Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) verilmiştir. Bu nedenle, SPK, kural koyucudur. Koyduğu kuralların uygulanıp uygulanmadığını görmek için denetçilik görevi görür. SPK, İMKB üyelerinde gerekli görülen şartları oluşturur.
KAMU YA DA ÖZEL
Türkiye’de İMKB Başkanı beş yıl için hükümet tarafından atanır. Yönetim Kurulu üyeleri İMKB’nin üyesi şirketler tarafından seçilir. Başkan’ın hükümet tarafından atanması ve İMKB’nin SPK tarafından denetleniyor olması Türkiye’de İMKB’yi devekuşu konumuna sokmuştur. Konuya göre, İMKB, bazen deve bazen de kuş olmaktadır. Bazen özel ve özerk olduğu düşünülür, bazen de bir kamu kuruluşu rolü biçilir. Ama, genellikle, İMKB’nin bir kamu kuruluşu olduğu düşüncesi daha ağır basar. O kadar ki, bir ara hükümet İMKB’yi özelleştirme kapsamına dahi almıştı.
Duruma göre, İMKB için özel ve özerktir denilir. Devletin bir projesine trilyonlarca lira bağış yaptığında alkış tutulur. Kamu kuruluşu olarak düşünülüp devletin uyması gereken tasarruf önlemlerinin kapsamına alınır. Kendi yağı ile kavrulması gereken SPK’nın parası bittiğinde, İMKB’den mali yardım alır. Yani, bir kurum denetlediği bir başka kurumu çarpar. Bu şekilde, ilişkiler de çarpıklaşır.
Kamu kurumu olarak bakıldığından, İMKB Başkanı’nın maaşı kamuoyunu meşgul eder. İMKB üyelerinin sermayesini koyduğu bir bankanın Yönetim Kurulu Başkanı aynı zamanda İMKB Başkanı olduğu için bankanın ortaklarının koyduğu kurallar çerçevesinde prim aldığında laf edilir. Devlet, bütçesini denkleştirebilmek için İMKB’nin parasına gözünü diker. SPK’nın gözü hep İMKB’nin parasındadır.
KABAHAT KİMDE?
İşin daha garibi, bütün bunlar olurken kendi paraları buharlaşırken, İMKB üyeleri çok fazla seslerini çıkaramazlar. Bir taraftan SPK’dan korkulur diğer taraftan da devletten korkulur. Sonuçta, İMKB, özel ve özerk bir kuruluş olmakla bir kamu kuruluşu olmak arasında salınıp durur.
Sermaye piyasası olgusuna çarpık baktığımızdan, İMKB’ye de bakışımız aynı paralelde çarpıktır. Türkiye’de özerklik istenilenin yapıldığı sürece geçerli olmaktadır. Yani, özerkliğin sorumluluğu vardır, yetkisi yoktur. Yetki, her zaman ya denetleyici otoritede, ya da doğrudan ve dolaylı devlette olmaktadır. İMKB’nin de bugünkü konumu bu çerçevede değerlendirilmelidir. Bu nedenle, İMKB’nin lokanta ya da havuz sorunları hükümeti daha ilgilendirebilecek boyutlara taşınabilmektedir.
Bütün bu çarpıklıklarda ‘İMKB’nin hiçbir kabahati yoktur’ denemez.