İleriye yönelik riskler (3)

GELİŞMİŞ ülkelerde önce "kredi krizi" diye başlayan gelişmeler "güven krizi" haline gelince, sistemi açmanın yolu piyasaya likidite vermekti. Amerikan Merkez Bankası (FED) hem kendi ülkesinde hem de diğer gelişmiş ülkelerde bunu yaptı.

FED gelişmiş ülke merkez bankalarıyla swap anlaşmaları yaptı. Avrupa, İngiltere, Kanada ve, İsviçre ve Japonya merkez bankalarının kendi paralarını cinsinden mevduat kabul etti. Belli bir kurdan bu merkez bankalarına dolar mevduatı yaptı. Bu şekilde, Amerika dışındaki bankalar dolar ihtiyaçlarını kendi merkez bankalarından satın alma ya da mevduat (borçlanma) yoluyla kolaylıkla elde edebildiler.

DESTEK VE GÖZETİM

Söz konusu merkez bankaları dünya ticaretinde kullanılan "konvertibl" para basan merkez bankaları. Bunlar zengin ülkelerin merkez bankaları. Dünya ticaretinde ve para trafiğinde önemli merkezler.

Gelişmiş ülkelerdeki kredi krizi şimdi hızla gelişmekte olan ülkelere yayılıyor. Çünkü, gelişmekte olan ülkelerin küçümsenmeyecek dış borçları var. Bazıları, Türkiye gibi, ekonomik büyüme için taze dış kaynağa ihtiyaç duyuyorlar. Dış krediler yenilenmediğinde ve belli ölçülerde taze dış kaynak bulunamadığında, bu ülkeler çok zor durumlarda kalabilecekler. İşin acı tarafı, bu ülkelerin zor durumda kalmalarının nedeni bu kez kendileri değil, gelişmiş ülkeler olacak. Gelişmekte olan ülkeler belki de yakın tarihte ilk kez kendilerinin çıkarmadıkları bir kriz ile karşı karşıyalar.

FED belli şartları yerine getirmiş bazı gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarıyla da swap anlaşmaları yapmalı. Bu ülkelerin paraları dünya ticaretinde önemli bir yer tutmuyor. Çoğu geçmişte kendi kendilerine önemli ekonomik krizler çıkarmayı becerebilmiş ülkeler. Dolayısıyla, FED’in sorgusuz sualsiz bu ülke merkez bankalarıyla yapacağı swap anlaşmaları bu ülkelere sorumsuzca kaynak aktarma olabilir. Böyle bir program titizlikle uygulanabilecek bir gözetim ve denetim mekanizmasıyla gündeme gelmelidir.

FED ile swap anlaşması yapacak ülkeler mutlaka IMF ile kısa olmayan ve güçlü bir standby düzenlemesi içinde olmalıdırlar. Belli bir zaman içinde, küresel mali piyasalar düzelme eğilimine girdiğinde, bu ülkelerin swap anlaşmalarını geri çevirecek ekonomik gücünün ve yeterli döviz birikimlerinin oluşacağını sağlayacak bir programın uygulamada olacağı garanti altında olmalıdır. Dolayısıyla, IMF böyle bir programın oluşmasına katkı yapacak ve gözetim-denetim işlevini yerine getirecektir.

KAYIPLARI AZALTMAK

Bu şekilde gelişmekte olan ülkelerde yaşanabilecek çöküşü asgaride tutmaya çalışmak gelişmiş ülke ekonomilerinin de toparlanmasına küçümsenmeyecek katkılar sağlayacaktır. Unutmayalım ki, 1990’lı yılların sonunda gelişmiş ülkelerde yaşanan sorunların bir bölümü de Asya ve Rusya krizlerinin ürünüydü.

Gelişmiş ülkeler kendi sorunlarını çözmeye çalışırken, gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelerden bulaşan sorunlara kayıtsız kalınması küresel ekonomik çöküşü hızlandırmaktan da öte, krizin çok daha uzun sürmesine de neden olabilecektir. Dolayısıyla, gelişmekte olan ülkelerin sorunlarına sıcak bakmak gelişmiş ülkelerin de çıkarınadır. Bu alanda gelişmekte olan ülkeler beraber hareket etmelidirler.

Böyle bir girişim için elbette uluslararası düzeyde siyasi destek şart. Bu desteğin aranacağı platform G-20 ülkeleri oluşumudur. Zaman kaybetmeden bu yönde adımlar atılması tüm dünya için kayıpları azaltabilecektir.
Yazarın Tüm Yazıları