İstikrara yönelik ekonomi politikaları ne denli ciddiyetle ve kararlılıkla uygulanırsa uygulansın, finansal piyasalarda istikrar olmadan bu politikalar sürdürülebilir olamazlar ve kendilerinden bekleneni veremezler.
Finans piyasalarının istikrarı ekonomi politikalarının en önemli alt yapısıdır. Finansal istikrarsızlık piyasalarda oluşan kur ve faiz gibi fiyatlarda oynaklık ve belirsizlik demektir. Bu fiyatlardaki belirsizlikler yatırım kararlarını alt-üst eder. Finansal yatırımcıların ufku kısalır. Yatırımlar finans piyasasından çıkma eğilimine girer. Likidite daralır. Çünkü, tüm ekonomik birimler likit almak isterler. Bu yolla likidite daralması merkez bankalarının para basarak da çözemeyeceği bir olgudur.
GERÇEĞİ KABUL ETMEK
Son haftalarda finans piyasalarında çok dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor. Hazine iç piyasada döviz üzerinden yaptığı borçların vadesi gelen kısmını geri ödemek için döviz üzerinden borçlanmak istedi. Ödeyeceği toplam döviz borcunun yaklaşık dörtte biri kadar borçlanabildi. Yani, yatırımcılar Hazine’de borç verdikleri dövizleri geri aldılar, ama aldıkları paranın çok az bir kısmını yeniden Hazine’ye borç vermek istediler. Dövizin üzerine yattılar.
Geçen hafta Hazine yaklaşık bir buçuk yıl vadeli daha öncede aynı vadede ihraç edilmiş bono satmak istedi. Gelen talep kötü sayılmazdı, ama faizi yüksekti. Yüksek faize rağmen, bonoyu alanlar hemen satma eğilimine girdiler. Bononun fiyatı daha da düştü, faizi daha da yükseldi. Yatırımcılar parada kalmak istediler. Piyasada tedirginlik arttı.
Uzun süredir Hazine borçlanmasının haber değeri kalmamıştı. Hazine ayda üç-dört kez borçlanma ihaleleri yapıyor. Geçmişte de büyük miktarda Hazine borç ödemeleri söz konusu olmuştu. Hiçbiri haber olmadan Hazine tarafından yeniden borçlanılabilmişti. Bu kez öyle olmadı. Hazine borçlanmaları ekonomiyle ilgilenen ya da ilgilenmeyen herkesin dikkatini çekmeye başladı. Bunu bir ikaz sinyali olarak almak gerekiyor.
Yatırımcılar daha düşük vadelerde Hazine’ye sabit faizli borç vermek istiyorlar. Eğer borcun faizi değişkense, faiz değişikliklerinin daha kısa aralıklarda olmasını tercih ediyorlar. Örneğin, altı ayda bir yerine üç ayda bir faiz ödemeli değişken tahvillere yatırım yapmak istiyorlar. Faizlerin daha da artacağının beklendiği bir ortamda, yatırımcılar düşük faizle yatırım yapmak istemiyorlar ya da ellerindeki tahvillerin değerinin düşmesiyle zarar edecek pozisyonlara girmekten kaçınıyorlar.
Şimdilik Hazine’nin borçlanamama gibi bir sorunu yok. Ama, piyasanın değişen tercihleri doğrultusunda değil de, son üç yıldır alışıldığı gibi giderek artan vadelerde sabit ya da sık olmayan aralıklarda faizleri değişebilen değişken faizli borçlanmalarda ısrar edilirse, Hazine bir noktada borçlanmada da zorlanabilir. Durumu kabullenmek zorundayız.
SİNYALLERİ OKUMAK
Son beş-altı yıldır Hazine’nin borç idaresindeki performansı her türlü takdirin üzerindedir. İç borçlar giderek YTL ağırlıklı olmaya başladı. Vadeler uzadı. Kısacası, Hazine, piyasanın sindirebileceği borçlanma senetlerini sindirebileceği miktarlarda vererek piyasalarda tansiyon yaratmadı. Aksine, bazen piyasayı aç bırakarak, piyasa dışı etkenler ayak bağı olmadığı sürece borçlanma faizlerinin düzgün bir biçimde düşmesini sağlayabildi.
Piyasalardan şimdi gelen ikaz sinyalleri çok hoş değil. Sinyallerin oluşması Hazine’nin bugüne kadar geçmişe göre farklı bir tavır takınmasından değil, makro ekonomik ortamın giderek bozulmakta olduğu yönünde yatırımcılar arasında yaygınlaşan izlenim.
Bu ikaz sinyalleri, piyasaların istikrarı açısından, enflasyon görünümünün düzelmesinin ve kamu finansman dengesinin enflasyon görünümüne destek vermesinin ne denli önemli olduğunu vurguluyor. Piyasalardaki her olumsuzluğu siyasi etkenlere bağlamak ikaz sinyallerini doğru algılamamak olur.