EKONOMİK büyüme verileri şaşırttı. Gayri safi yurtiçi hasıla (gsyh) büyümesi 2007 yılının son üç ayında (ekim-aralık dönemi) geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3.4, yılın toplamında ise yüzde 4.5 oldu.
Dış ticaret verileri ve sanayi üretimi endeksi gibi daha sık yayınlanan verilere bakarak milli gelir büyümesinin yılın son çeyreğinde yüzde 5’in üzerinde, yılın tümünde de yüzde 5 civarında olacağı tahmin ediliyordu. Tahmindeki yanılmanın iki önemli nedeni var. Birincisi, yurtiçi üretimde yaratılan katma değerin giderek düşmekte olduğu, ikincisi ise, toplam iç talep büyümesinin yurtiçi üretime etkisinin giderek azalmakta olduğu gerçeği yapılan tahminlerde göz ardı edildi.
İTHALATA DAYALI BÜYÜMEME MODELİ
Türkiye ekonomisinde iç talep büyümesi 2007 yılının ikinci üç ayından (nisan-haziran dönemi) sonra hızlandı. İkinci üç ayda toplam iç talep büyümesi yüzde 3.2’ye kadar düşmüşken, üçüncü üç ayda (temmuz-eylül dönemi) yüzde 5.9, son üç yada ise yüzde 7.1 oldu. Yani, iç talep açısından yılın ikinci yarısında ekonomide gaza basıldı.
Toplam iç talep hızlanarak büyürken, net dış talebin yurtiçi üretime etkisi negatif oldu. Sonuçta, iç talep artışı hızlanarak devam ettiği halde, toplam gsyh büyümesi yılın ikinci yarısında yüzde 4’ün altında kaldı. Grafikten de görüldüğü gibi, Türkiye ekonomisi 2007 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 3.97, üçüncü çeyreğinde yüzde 3.35, dördüncü çeyreğinde, yüzde 3.44 büyüdü.
"İhracata dayalı büyüme" modeli iç talebi fazla büyütmeden dış talep yoluyla yüksek büyümeyi sağlamayı ifade eder. Bu şekilde, iç talep büyümesi makul düzeylerde tutulurken, fiyat istikrarı gibi iç talep büyümesinin olumsuz etkileyebileceği gelişmelerin önüne geçilir ve ihracat artışı (dış talep büyümesi) yoluyla yüksek ekonomik büyüme gerçekleştirilir.
Türkiye’de tam tersi oluyor. İç talep büyüyor. Ekonomi çok daha yavaş büyüyor. İç talep büyümesi ithalatı büyüterek yurtiçindeki üretime çok fazla bir etki yapmıyor. Biraz abartarak buna "ithalata dayalı büyümeme" modeli diyebiliriz.
2007 yılının tümünde ortalama ekonomik büyüme yüzde 4.5 olurken, iç talep büyümesi yüzde 5.7 oldu. Yılın tümünde de, net dış talebin ekonomik büyümeye katkısı negatif oldu. Zaten, 2002 yılından bu yana yıllık bazda net dış talebin ekonomik büyümeye katkısı hiç olumlu olmadı.
GÖRÜNÜM BOZULUYOR
Milli gelir istatistikleri 2008 yılı ve sonrasına yönelik ekonomik büyüme ve bunun sonuçları konusunda kaygıları artırıyor. Ekonomik büyümeden fedakarlık yapmamak için iç talep artışını özendiren ekonomi politikaları hem dış açıkları artıran hem de enflasyonla mücadeleyi zorlaştıran bir yaklaşım olur. Buna karşılık, dış açıkların büyümesini kontrol altına almaya çalışan ve enflasyonu gözeten bir yaklaşım ise şimdikinden de düşük ekonomik büyümeye razı olmak anlamına gelir.
Türkiye son altı yıldır "başarı hikayesi" diye anlattığı sürecin sonuna gelmiş gibi görünüyor. Yurtiçinde ve yurtdışında yaşanan dışsal etkenler ise bu görünümü daha da bozuyor.