GERÇEK hayattaki uygulamalar kitaplarda yazdığı gibi olmuyor. Tam rekabet dendiğinde, piyasaya giriş ve çıkışın serbest olduğu ve çok sayıda satıcının bulunduğu piyasalardaki rekabet anlaşılır.
Ama, gerçekte, bir piyasaya girmek söylediği kadar kolay olamayacağı gibi, piyasada rekabet edenlerin sayısı da çok olmayabilir.
Gerçekte, rekabet, sektörden sektöre farklılıklar gösterse de, tam rekabet şartlarından uzak ama tekel şartlarına da çok fazla yaklaşmayan bir yerde olmaktadır. Bir piyasada satıcı sayısının azlığı doğal olarak şirketleri piyasa paylarını artırmaya yönelik bir rekabete itmektedir. Piyasa payı kazanmak için yapılan rekabetin amacı da, aslında, rekabet şartlarını kendi lehine çevirmeye çalışmaktır.
BANKACILIK
Birden fazla farklı mal ya da hizmet üreten şirketler arasındaki rekabette piyasa payı rekabeti ürün bazına indirgenir. Bu olgunun en iyi gözlendiği sektörlerden biri de bankacılıktır. Bankacılık sektörü çeşitli bankacılık hizmetleri verir. Bankalar farklı ürünlerde pazar payı için rekabet ederler. Yani, her ürün farklı bir pazarmış gibi görünür.
Örneğin, mevduat bir üründür. Daha fazla mevduat toplayabilmek için bankalar aralarında rekabet ederler. Kredi bir başka üründür. Kredi kartları vermek daha farklı bir üründür. Tüketici kredileri vermek yine bir başka üründür.
Stratejisi gereği, bir banka sunduğu tüm bankacılık ürünlerinde piyasa payını artırmaya çalışmayabilir. Ama, bankacılık sektörünün sunduğu tüm ürünleri her banka vermek zorundadır. Çünkü, piyasa payı olarak iddiası olamasa da, belli bir bankacılık ürününü müşterilerine sunmayan bir banka gerçekten rekabetçi olmaya çalıştığı diğer ürünlerini de satamayabilir. Yani, ürünler arasında bir tamamlayıcılık özelliği vardır.
Örneğin, mevduat piyasasında pazar payını artırmak isteyen bir bankanın otomatik fatura (elektrik ve telefon gibi) ödemeleri konusunda müşterilerine bir servis sunmaması düşünülemez. Çünkü, müşteriler bu çeşit ödemelerinin kolaylığı için mevduatlarını bir bankada tutmak isteyebileceklerdir.
Son zamanlarda, kredi kartları ile yapılan ödemelerde açıkça vade farkı istemeden ya da faiz telaffuz etmeden bankalarca müşterilerine taksit seçeneğinin getirilmesi moda oldu. Aslında, bankalar kredi kartı piyasasında büyümek istediler. O piyasada kıyasıya bir rekabet yaşandı. Rekabet, istenmese de, kredi kartı piyasasında büyümek isteyen bankaları müşterilerine taksit seçeneği sunmaya zorladı. Halbuki, taksit seçeneği, hem kendi içinde pahalı bir üründü hem de risk açısından çok fazla makbul bir ürün değildi. Rekabet bankaları istemedikleri bir noktaya getirdi. Kısacası, hesapsız kitapsız bir rekabete girildi.
ALIŞILAN ÇÖZÜM
Şimdi, kredi kartı ile yapılan ödemelerde taksit seçeneğini başlatan bankalar dahi bu üründen şikayetçi olmaya başladılar. Ama, kredi kartlarında piyasa payı için yapılan rekabet, durumdan şikayetçi olan banka ya da bankaların tek taraflı böyle bir ürünü masadan kaldırmalarını engelliyor. Topluca ve bağlayıcı bir çözüm arzulanıyor.
Rekabet, genelde, piyasayı düzenleyen tek unsurdur. Hesapsız yapılan rekabetin sonucunda bireysel önlemlerle işin içinden çıkılmadığında, yasal ya da topluca anlaşarak alınacak önlemler ise rekabetin ruhuna uygun değildir. Açıkça söylemek gerekirse, bankaların kendi aralarında anlaşıp taksit seçeneği olan kredi kartlarını durdurmaları ya da bu sonucu yasal engeller çıkartarak elde etmeleri de rekabete aykırı bir davranıştır.
Sorun, bankaların kar performansıyla ve piyasa payı rekabetinde geri düşmeleriyle çözülmesi gerekir. Farklı çözümler sektördeki rekabetin farklı şekillenmesine yol açacaktır.
Galiba, alıştığımız bir çözümü arıyoruz: birilerinin birilerini kurtarması.