Hazine’nin kurumsal kimliği korunmalı

DEVLETİN bazı öyle görev ve yetkileri vardır ki, bunlar ne başkasına devredilebilir ne de devlet bu görevlerden kaçabilir.Aksi olduğunda, devlet, devlet olmaktan çıkar. Örneğin, vergi koymak ve toplamak devletin işidir. Dış ilişkiler devletin kaçamayacağı işlerdendir. Savunma devletin asli görevlerindendir.Hazine, devlet içindeki en eski kurumlardan biridir. Devletler oluşurken ordularını kurmazdan önce Hazine’lerini oluşturmuşlardır. Çünkü, parasız hiçbir şey yapılamamaktadır. Güçlü devlet güçlü Hazine’den geçer.HAZİNE’NİN İŞLEVLERİHazine devletin kurumsal kimliğinin temsilcisidir. Devlet malları Hazine’ye kayıtlıdır. Tüm devlet kurumları kullandıkları sabit kıymetlerin kullanma hakkına sahiptirler. Mülkiyet, devlet adına, Hazine’ye kayıtlıdır.Böyle bir kurumun çeşitli işlevlerinin farklı kurumlarca paylaşılması görünüşte sevimli gibi dursa da, karışıklıktan başka bir işe yaramaz. Kuzey Avrupa modelinden yola çıkarak Hazine dışında ayrı bir borç idaresi kurulması düşünülebilir. Ama, böyle bir yola gidilecekse, artık Hazine’nin borçlanması da durdurulmalıdır. Borç idaresi Hazine içinde ayrı bir bölüm olabilir. Ama, borç idaresinin Hazine dışına çıkarılması bugünkü şartlarda pek mümkün değildir.Borçlanmaya devam edilip borç stokunun idaresi başka bir kuruma geçtiğinde, ne borçlanan ne yaptığını bilecektir ne de borçları idare eden kurum. Her ikisi de farklı bir kurumda toplandığında, nakit açığını veren Hazine ile koordinasyon sorunu yaşanacaktır. Koordinasyon gerekiyorsa, koordinasyon, tek bir amire rapor eden aynı kurum içinde çok daha kolay olacaktır.IMF ve Dünya Bankası gibi şimdi Hazine’nin koordinasyonunda olan dış ekonomik ilişkilerin, adında ‘dış’ olması nedeniyle, Dışişleri Bakanlığı’nda olması düşünülebilir. Ama, düşünce yanlıştır. Çünkü, ekonominin hiçbir tarafını izlemeyen bir kurumun dış ekonomik ilişkileri yürütebilmesi mümkün değildir. Zaten yürütememiştir de. IMF ve Dünya Bankası ilk kurulduklarında ilişkileri Dışişleri Bakanlığı götürmüştür. Bugünkü yapı daha sonra kurulmuştur. Son atmış yıllık tarihinin elli yılından fazlasını IMF ile geçirmiş bir ülkede IMF ve Dünya Bankası ilişkilerini Hazine’den başka bir kurum götüremez (birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi, kalıcı ekonomik istikrar oluşturulduğunda, IMF ilişkileri Merkez Bankası’na verilebilir).Değişen şartlarda, artık Hazine’de olmaması gereken işlevler de vardır. Örneğin, mali sektörün bazı parçalarını (sigortacılık) denetleyip gözetleyen birimler Hazine’de değil, bir bütünlük sağlamak açısından mali sektörün büyük bir bölümünden sorumlu kurumlarda olmalıdır.YENİDEN YAPILANMAHazine’nin 1980’li yılların başlarında Maliye Bakanlığı’ndan ayrılıp bir müsteşarlık haline getirilmiş olması çeşitli açılardan eleştirilebilir. Ama, bu eleştirileri yanıtlamanın yolu Hazine’yi dağıtmak ya da kimliğini ortadan kaldırmak değil, Hazine ile diğer ekonomik birimlerin daha etkin bir işbirliği içine sokulmasını sağlamaktır. Daha etkin işbirliği ne Hazine’yi yeniden Maliye Bakanlığı’na bağlamakla ne de Hazine’nin çeşitli işlevlerini başka kurumlara dağıtmakla olur. Bu çeşit çözümler kurumlar arasındaki iktidar mücadelesinin bir sonucu olmasının ötesinde bir yere gitmez. Zaman içinde oluşan kurumlar arası kültür farklılıklarını göz ardı edemeyiz. Çözüm, Hazine, Devlet Planlama Teşkilatı, Gelirler İdaresi, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Devlet İstatistik Enstitüsü gibi kurumların aynı Bakan’a rapor etmesini sağlamaktır. Bu bakanlığın adı ‘Ekonomi Bakanlığı’ olabilir. Koordinasyon kurumları dağıtmakla değil, kurumlar arası iletişimin artırılmasıyla ve siyasi amir sayısının azaltılmasıyla sağlanabilir.
Yazarın Tüm Yazıları