DEVLET, kendini doğrudan ilgilendirdiği bir piyasa ile bir türlü barışamadı. Devlet iç borçlanma senetleri (DİBS-Hazine bonoları) piyasası ile kurulduğu 1985 yılından bu yana çok fazla oynandı. Hálá doğruyu arıyoruz.
Hazine, devletin veznesi olması sıfatıyla, oluşan finansman açıklarını kolay ve ucuza borçlanarak karşılamak ister. Maliye Bakanlığı ise topladığı vergileri azamiye çıkarmaya çalışır. DİBS piyasasında, Maliye Bakanlığı Hazine’nin ayağına basmaktan bıkmamıştır. Devlet kendi kendini vergilendirip vergi gelirlerini artırmaya çalışmıştır.
YAZ-BOZ TAHTASI
DİBS piyasası son yirmi yılda yaz-boz tahtasına döndü. Hazine’nin iç borçlanmaya yönelik olarak yaptığı ihalelerin yöntemi belki on kez değişti. Önce, borçlanılacak miktar açıklanıp faizin tespiti piyasaya bırakıldı. Borçlanma ihalesini kazananlara en yüksek faizden DİBS satıldı.
Sonra, Hazine boşuna rant dağıttığını düşünüp ihalede teklifleri kabul edilenlere ihalede verdikleri fiyattan satış yaptı. O da beğenilmedi. İhaleden önce Hazine’nin kabul edeceği azami faiz açıklanıp borçlanma miktarının tespiti piyasaya bırakıldı.
Bu da beğenilmedi. Ne borçlanma miktarı ne de faiz açıklanarak ihalede gelen tekliflere göre Hazine istediğini yaptı. Önce, azami faizden tüm kazananlara DİBS verildi. Daha sonra vazgeçildi, kazananlara teklif ettikleri faizden DİBS verilmeye başlandı.
Dönüp dolaşıp geçmişte denenen kurallar yeniden uygulamaya kondu. Yeniden vazgeçildi. Geçmişte denenen bir başka kurala geçildi. Bir türlü beğenilen bir ihale yöntemi bulunamadı. Ama, akla gelebilecek her şey denendi.
Amaç, Hazine’nin düşük faizle kolay borçlanma yapabilmesiydi. Ekonomik şartlar değiştikçe, kurallar da değiştirildi. Kolay borçlanıldığı zaman teklif fiyatından satış yapıldı. İşler zorlaştığında, azami faizden ihalede teklifleri kabul edilenlere DİBS satışı yapıldı.
Devlet, bir yandan ucuza ve kolay borçlanabilmeye çalışırken, diğer yandan vergi gelirlerini artırma çabasında oldu. Vergi gelirlerini artırmanın bir yolu olarak devlet kendi sattığı DİBS’leri gözüne kestirdi. Zaten DİBS yatırımcıları büyük paralar kazanıyordu. O halde, bu kazançlar vergilendirilmeliydi.
Aslında, DİBS faizlerinin vergilendirilmesiyle faizler arttı. Vergiyi devlet kendisi ödemiş oldu. Her şeyden önemlisi, DİBS piyasası küçüldü. Yani, Hazine’nin borçlanabileceği havuzun suyu azaldı. Borçlanma zora girince, DİBS’lerin vergilendirilmesinden vazgeçildi.
Şimdi konu yeniden gündeme geldi. Finansal araçların vergilendirilmesinde herhangi bir aracı kayırmamak ya da kösteklememek için vergilendirmede bir yeknesaklık sağlanmaya çalışılıyor. Devlet yine kendi piyasasına göz dikti. Devlet kendi borçlanmasından elde edilen gelirleri vergilendirmek istiyor.
DEVLET AYRICALIKLIDIR
Bunca deneyimden sonra çok fazla ders alınmamışa benziyor. Devlet daha fazla faiz ödeyecek. DİBS piyasası yeniden küçülecek. Belki, kısa dönemde piyasanın küçülmesi Hazine’yi rahatsız etmeyecek. Ama, finans piyasalarının çeşitli nedenlerle sinirleri bozulduğunda, Hazine yine daha küçük bir piyasada daha yüksek faizler ödeyerek borçlanmaya çalışacak.
Dünyanın birçok ülkesinde devlet kendi borçlanmasına ayrıcalık tanır. Gelirlerini ve giderlerini aynı anda idare etmeye çalışır. Bizde ise Hazine başkadır, Maliye Bakanlığı başka. Sanki, bu iki kamu organı aynı devlet içinde değiller!