AB’de yaşananlar AB’nin büyük ülkelerinde lider kadrolarının değişmesini mutlaka gündeme getirecektir. Bunun sinyalleri zaten alınıyor. Liderlerin değişmesinin sonuçları önemli olabilir mi?
Siyasi söylevler oturulan koltuğa göre değişir. Dolayısıyla, muhalefette Türkiye’nin üyeliğine karşı siyaset yapanların iktidara gelmesi Türkiye’nin tam üyeliğini tümden riske atan bir etken değildir. Ama, zorlaştıran bir etken olabilir.
AB’nin büyük ülkelerinde siyasi liderliğin değişmesindeki asıl risk ekonomi politikalarında alınacak tutum ve piyasaların bu değişikliği algılama biçimidir.
MALİ DİSİPLİN
AB’deki siyasi çalkantının arkasında yaşanan ekonomik sıkıntıların olduğu gayet açıktır. Ekonomik sıkıntıları aşmak için Avrupa Merkez Bankası (AMB) üzerindeki baskılar artacaktır. Avrupa’da faizlerin düşürülmesi yönünde AMB’ye baskı yapılacaktır. Her yerde olduğu gibi, AB’de de çözüm kısa dönemde para politikasında aranabilecektir.
Bu baskılara karşı AMB’nin dayanması Euro üzerindeki spekülasyonu artıracaktır. Baskılara dayanamayıp AMB’nin faizleri indirmesi hem enflasyonist eğilimleri güçlendirecek hem de yükselen dolar faizlerine paralel olarak Euro’nun değerini düşürücü bir etki yapacaktır. Euro’nun bugün değerinin düşmesi spekülatiftir.
Avrupa ekonomileri, zaten zordaydı, şimdi daha da zor bir dönem beklemektedir. Yeni iktidarların gündemdeki yapısal reformları savsaklamaları ekonomik şartları daha da ağırlaştırabilecektir. Avrupa’da da kalıcı çözüm mali politikalardan (fiskal disiplin) ve yapısal reformlardan geçmektedir.
Mali disiplin zorunluluğu büyük Avrupa ülkelerinin AB bütçesine katkılarını azaltabilecektir. Doğal olarak, yeni üyelerin AB bütçesinden alacakları katkılar eskiye göre sınırlı kalacaktır. Bu gelişmeler yeni üyeler arasında huzursuzluk yaratırken, AB’nin genişlemesine yönelik iç muhalefeti artırabilecektir.
EURO’NUN DEĞERİ
Kamuoyu açısından, siyasi birlik yönünde bir anayasa üzerinde sorunlar çıkan bir ortamda, para birliğinin devamlılığı ve sağlamlığı konusunda kaygıların olması doğaldır. Avrupa’da para birliğinin tehlikeye girdiğini düşünmek konuyu oldukça abartmak olacaktır. Ama, ülkelerin parasal birliğe girme konusunda bir kez daha düşünecekleri bir ortamın yaratılmış olduğunu düşünmek abartılı olmayacaktır. Örneğin, önümüzdeki 3-5 yılda İngiltere’nin parasal birliğe girme olasılığı artık sıfıra çok yaklaşmıştır.
Dolayısıyla, Euro’nun değeri konusunda çeşitli spekülasyonların doğması kadar doğal bir durum yoktur. Bu ortam uzun bir süre de devam edebilir. Spekülasyonların yoğunlaşması durumunda, Türkiye açısından ciddi risklerin doğması söz konusu olabilecektir. Bugüne kadar, Euro, dolar değer kaybettiği için değerleniyordu. Bundan sonra, dolar, Euro değer kaybettiği için değerlenebilecektir.
Özellikle, Türkiye’de ekonomik programa sadık kalınıp ileriye dönük beklentiler olumlu tutulabildiği sürece, Amerikan Doları’na karşı değer kaybeden Euro ile beraber TL’nin reel değerlenmesi daha derin olabilecektir. Euro’nun değer kaybetmesi ihracatımızı olumsuz yönde doların değer kaybetmesine göre daha derinden etkileyebilecektir.
Bütün bunlar mutlaka gerçekleşecek diye bir durum söz konusu değildir. Ama, olasılığı düşük olmayan gelişmelerdir. Özellikle kısa vadeli riskler hafife alınacak boyutlarda değildir. ‘Türkiye’ye bir şey olmaz’ söyleviyle riskleri kamuoyunun gözünden kaçırmaya çalışmak moralleri yüksek tutmak için olumlu olarak algılanabilir. Ama, risklerin gerçekleşmesi durumunda da, kamuoyu hazırlıksız yakalanmış olur.
Türkiye, dünyadan tecrit edilmiş bir ekonomi değildir.