GEÇENLERDE gazetelerde eğitimde devrim başlığı altında haberler yayınlandı. Devrim, artık eğitimin öğrenci odaklı olmasıymış. Eğitimin öğrenci odaklı olmasıyla eğitimde başarı yakalanacakmış. Fikir doğru, ama nasıl?
Bu haberlerin lise giriş sınavlarında sınava girenlerin yüzde 10’undan fazlasının sıfır almasıyla aynı döneme denk gelmesi herhalde tesadüftü! Ama, sınavlardaki sonucun eğitim sistemimizde sorunlar olduğunu tartışmaya açması bir tesadüf değildi.
Eğitimin öğrenci odaklı olması 1970’lerden sonra bütün dünyada tartışılan bir konu haline geldi. Herkese kalıplaşmış bilgileri aktarıp ezberletmek yerine, kişilerin kendi kabiliyetlerine ve zeká düzeylerine göre (çoklu zeká) oluşturulmuş programlar çerçevesinde eğitim verilmesi hem eğitimde verimliliği artırmakta, hem de doğru insana doğru eğitim verilmesini sağlamaktadır. Bu gerçek bilinmektedir. Ama, uygulama söylendiği kadar kolay olmamaktadır.
ÖNCE ÖĞRETMEN
Öğrenci odaklı eğitim sisteminde madalyonun bir diğer yüzü eğitimin öğretme odaklı değil, öğrenme odaklı olmasıdır. Yani, ne olduğu bilinmeyen bilgilerin ezberletilmesi değil, gerekli bilgilerin öğrenilmesi esastır. Ezber değil, düşünme ve sorgulama öne çıkmalıdır. Konu buraya geldiğinde, bir sistemden diğerine geçmek söylendiği kadar kolay olmamaktadır.
Çevre gerekmektedir. Öğretme ve öğretmen merak uyandırmalıdır. Laboratuvar gerekmektedir. Öğrencinin merakını gıdıklayacak bilgi birikimine sahip uygulamacılar gerekmektedir.
Her şeyden önce, öğrenci odaklı eğitimin uygulanabilmesi için öğretmen odaklı eğitimi benimsemiş öğretmenlerimizin kafa yapılarını değiştirmeleri gerekmektedir. Öğretmen odaklı eğitim sisteminin öğretmenleri, öğrenci odaklı eğitimde öğretmenlik yapamazlar. Yapsalar dahi, gereği gibi yapamazlar.
Yeni sistem için, öğrencilerden önce, öğretmenlerimizi eğitmek zorundayız. Yeni sisteme göre öğretmen yetiştirmeliyiz. Böyle öğretmenlerimiz yok demiyorum. Ama, ülke çapında öğrenci odaklı eğitimi uygulayabilmek için yeni bir nesil öğretmenlere ihtiyacımız olduğunu vurgulamaya çalışıyorum.
YATIRIM
Eğitim bir yatırımdır. Her yatırım gibi riskleri vardır. Birçok yatırımdan farklı olarak yatırımın başarısı uzun yıllar sonra ortaya çıkar. Bugün değişen bir uygulamanın gerçek sonuçları yirmi yıl sonra alınır. Dolayısıyla, eğitim, en pahalı yatırımlardan biri, belki de en pahalısıdır.
Türkiye bu konuyu hep hafife almıştır. Artan öğrenci nüfusunun eğitim ihtiyaçlarını karşılayacak bir strateji benimsenememiştir. Sınıflar kalabalıklaştıkça, eğitim sistemi ister istemez öğrenci odaklı değil, öğretmen odaklı olmuştur. Çoğu zaman, bırakın öğrenciye odaklanmak istemeyi, düz öğretmen bulmakta dahi sıkıntılar çekilmiştir.
İlk ve ortaöğretimde, bir öğretmene 25’in üzerinde öğrenci düşmektedir. Bu oran bazı illerimizde çok daha fazladır. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine göre, öğrenci başına yıllık eğitim harcaması (yatırımlar dahil) 500 dolar civarındadır.
Bu rakamlarla öğrenci odaklı eğitim sistemini nasıl uygulamaya koyacaksınız?