Paylaş
Ekonomik büyümeye yönelik bazı öncü göstergeler de beklenen kadar kötü çıkmayınca, olası resesyon kaygıları da dağılıyor.
Şimdi, böyle bir dönemden geçiyoruz.
Bazı gözlemciler fırtınanın henüz geçmediğini vurguluyorlar.
Büyük bankaların toplam zararlarının henüz tam olarak su üzerine çıkmadığı iddia ediliyor.
Örneğin, UBS’in daha çok zarar yazabileceği konuşuluyor.
Amerika’da resmi düzeyde önümüzdeki dönemde kredi batıklarının ve banka batışlarının artabileceği konuşuluyor.
Kısacası, artçı şoklar bekleniyor.
RİSK-GETİRİ KAYMASI
Gelişmiş ülkelerdeki krizin merkezindeki konut kredilerindeki batıklar artıyor.
Konut fiyatları düşmeye devam ediyor.
Amerika’da ortalama konut fiyatlarının yüzde 25 düştüğü söyleniyor.
Konut fiyatları düştükçe batıkların artma olasılığı da artıyor.
Finansal krizi ve onun yarattığı likidite darlığını aşmaya yönelik uygulanan para politikasının enflasyonist bakıları daha da artırdığı biliniyor.
Bu dönemde, gıda ve petrol fiyatlarındaki artışların da hızlanması gelişmiş ülkelerde enflasyon görünümünü daha da bozuyor.
Ekonomik kaygıların en yoğun olduğu bir dönemden geçiliyor.
Gelinen noktada, finansal krizin alacağı boyuttan bağımsız olarak enflasyon görünümünü daha da bozabilecek para politikası uygulamalarından uzak durulması gerektiği vurgulanıyor.
Örneğin, FED faiz düşürme sürecinin bittiği yönünde işaretler verdi.
Alman Merkez Bankası Başkanı, Avrupa Merkez Bankası’nın faizleri indirmesinin beklenmesini "abesle iştigal" olarak nitelendirdi.
Bir aşamada, gelişmiş ülkelerde enflasyon verileri daha da kaygı verici düzeylere ulaştığında, merkez bankaları faizleri artırma ihtiyacı içine girecekler.
Gelişmekte olan ülkeler açısından en büyük risk o zaman ortaya çıkabilir.
Çünkü, o dönemde, gelişmiş ülkelerde varlık fiyatları oldukça ucuzlamış olup yatırımcılara çok daha az riskli yatırım olanakları ortaya çıkabilecek.
Sabit getirili yatırım araçları giderek daha cazip hale gelirken, gelişmiş ülkelerin piyasaları göreli olarak daha riskli olarak kabul edilen gelişmekte olan ülkelerin piyasalarına göre daha çekici görünebilecek.
Fırtına durulduğunda, risk-getiri profilinde, gelişmiş ülkeler uluslararası yatırımcılar için daha çekici hale gelebilecekler.
TALİHSİZLİK
Gelişmiş ülkelerdeki yatırımlar zarar ederken, finansal krizin ortasında gelişmekte olan ülkeler göreli çekiciliklerini korudular.
Özellikle, Brezilya ve Uzakdoğu ülkelerinin gelişmiş ülkelerdeki krizden kazançlı çıktıkları dahi iddia edilebilir.
Türkiye ve bazı Doğu Avrupa ülkeleri ise biraz olumsuz etkilendiler.
Ama, çalkantılar bir "kriz" düzeyine gelmedi.
Gelişmiş ülkelerdeki finansal çalkantı durulup enflasyonla mücadele öne çıktığında, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin yatırımcılar gözündeki göreli konumu ters dönebilir.
2006 yılında yaşandığı gibi, gelişmiş ülkelerdeki faiz artırımları gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkileyebilir.
Bu kez, etkileşimin 2006 yılına göre çok daha sert olması şaşırtıcı olmamalıdır.
Çünkü, uluslararası yatırımcıların risk algılaması da iki yıl öncesine göre radikal bir biçimde değişti.
Böyle bir dönemde Türkiye’nin IMF zincirlerini kırıp siyasi önceliklerin ekonomik gerçeklerim önüne geçtiği izlenimini vermesi yalnızca talihsizlik olarak nitelendirilebilir.
Paylaş