2007 yılı neredeyse tüm gelişmekte olan ülkeler için enflasyonun arttığı bir yıl oldu.
Ayrıntılara inildiğinde, her ülkenin kendine özgü iç dinamikleri ile açıklanabilecek nedenler elbette var. Ama, topluca bakıldığında, küresel dinamikler, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, gelişmekte olan ülkelerde de enflasyonun artması yönünde çalışıyor.
Dünya ekonomileri petrol fiyatlarından gelen arz yönlü olumsuz şoku yeni yaşamaya başladılar gibi görünüyor. Petrol fiyatlarından gelen olumsuzluğu telafi eden sermayenin maliyetindeki düşüklük ve üretimde verimlilik artışları da giderek etkilerini yitiriyorlar. Hatta, bu etkenler de olumsuz yönde çalışmaya başlıyorlar.
KISIRDÖNGÜYE DOĞRU
2000’li yıllarda tüm dünyaya fiyat istikrarı (ya da dezenflasyon) ihraç eden Çin’de enflasyon çok hızlı bir çıkış eğilimine girdi. 2007 yılının başında yıllık tüketici enflasyonu yüzde 2.2 iken, Çin’de 2007 yılı sonunda enflasyon 6.9’a fırladı. Perakende fiyatlar da aynı dönemde yüzde 1.8’den yüzde 6’ya geldi.
Aynı sertlikte olmasa da, diğer gelişmekte olan piyasalarda da durum farklı değil. Örneğin, Güney Kore’de tüketici fiyatları enflasyonu 2007 yılı boyunca yüzde 2.1’den yüzde 3.6’ya sıçradı. Brezilya’da tüketici fiyatlarındaki artış 2007 yılı başında yüzde 2.9 idi, yılın sonunda yüzde 4.5 oldu.
Son dönemde hem cari işlemler açıklarındaki artışlarla hem de uluslararası sermaye akımlarından aldıkları payla dikkati çeken Avrupa’daki gelişmekte olan ülkelerdeki enflasyon görünümü çok daha çarpıcı. 2007 yılı içinde, tüketici enflasyonu Bulgaristan’da yüzde 6.8’den yüzde 11.6’ya, Estonya’da yüzde 5’den yüzde 9.7’ye, Latviya’da yüzde 7.1’den yüzde 14’e, Litvanya’da yüzde 4’den yüzde 8.2’ye, Romanya’da yüzde 4.1’den yüzde 6.7’ye, Rusya’da yüzde 9’dan yüzde 12’ye geldi. Birçok ülkede bir yıl içinde enflasyon neredeyse ikiye katlandı.
Yalnızca Türkiye ve Macaristan’da 2007 yılı süresince enflasyon biraz düştü. Enflasyon 2007 yılında Macaristan’da yüzde 8.4’ten yüzde 7.4’e ve Türkiye’de yüzde 9.9’dan yüzde 8.4’e düştü.
Tüm bu ülkelerde ayrıntılara bakıldığında iki kalem öne çıkıyor: enerji ve gıda fiyatlarındaki yükselişler. Bir süre sonra enerji ve gıda fiyatlarındaki yükselişler kaçınılmaz olarak diğer kalemlere de sıçrayacaktır. Bu ülkeler de, gelişmiş ülkelerden enflasyon ithal ederken, enflasyon ihraç eden bir konuma hızla yaklaşacaklardır.
Ortalama enflasyondaki artış bir süre sonra ücret artışlarını beslemeye başlayacaktır. Çin’de bu süreç başladı. Diğer gelişmekte olan ülkelerde de benzer bir sürecin başlaması fiyat-ücret enflasyonu kısırdöngüsünü küresel düzeye taşıyabilecektir.
ÇIKIŞ YOLU
Konuya hangi açıdan bakarsak bakalım, 1970’lerde gördüğümüz film yeniden vizyona girmiş gibi görünüyor. Gelişmiş ülkelerin bu gidişata vermeyi planladıkları ekonomi politikası tepkisi durumu kurtarır mı yoksa daha mı kötü yapar? Enflasyon eğilimlerini göz ardı eden bir politika tepkisi sonuçta mutlaka dünya ekonomilerini daha düşük bir ekonomik büyüme daha yüksek bir enflasyonla karşı karşıya bırakacaktır.
Bu gidişatı ters çevirebilecek gelişme petrol ve diğer hammadde fiyatlarının hızla düşmesi olacaktır. O takdirde, gelişmiş ülkeler ve petrolü olmayan bizim gibi gelişmekte olan ülkeler olumlu etkileneceklerdir. Bu kez de, petrol fiyatlarından yüksek kazançlar elde eden Rusya gibi ekonomiler sıkıntıya girebileceklerdir.
Ekonomik durgunluk beklentileri hammadde fiyatlarındaki spekülatif köpüğü alabilir mi? Evet diyenler de var, hayır diyenler de. Göreceğiz.