"Gerçek bir beklenti mi yoksa ümit mi?" henüz belli değil. Uluslararası yatırımcılar ve birçok akademisyen Amerikan ekonomisinin ciddi bir durgunluğa girmeyeceğini, ama Amerika’da ekonomik büyümenin düşeceğini söylüyorlar. Söylediklerinin gerçekleşmesi aslında tüm dünya ekonomilerinin yararına.
Dünya ekonomisinin aynen yola devam etmesi için Amerikan ekonomisinin dünya ekonomisi büyümesinde boşalttığı yeri başka ülkelerin doldurması gerekiyor. Şimdi, bunu kim yapar sorusu sorulmaya başlandı. İngiltere’de ve Amerika’da yayınlanan saygın gazetelerde yazı yazan bazı akademisyen ve düşünürler bir yıldır bu sorunun cevabını arıyorlar. Cevaplar giderek birbirine yaklaşıyor.
BİR SENARYO
Son olarak, bir konferansta dinleme fırsatı bulduğum IMF eski baş iktisatçısı Chicago Üniversitesi profesörlerinden Raghuram Rajan da bu konuda diğerlerine benzer bir yaklaşımı anlattı. Hikaye şöyle:
Amerikan ekonomisinde büyüme düşüyor ve biraz daha düşecek. Avrupa’nın kendine özgü sorunlarından kaynaklanan zorlukları var. Amerika’nın bıraktığı boşluğu Avrupa dolduramaz. Japonya’da da durum aynı. O halde, dünya ekonomilerinin şimdiki performanslarının devamı için gelişmiş ülkelerden bir fayda bekleyemeyiz.
Gelişmekte olan ülkeler büyümeye devam ediyor. Büyümelerini devam ettirmeleri için gelişmiş ülkelere mal satmaları lazım. Ama, gelişmiş ülkelerde ortalama büyümenin düşmesi gelişmekte olan ülkelerin mallarına olan talep büyümesini sınırlayacak.
O halde, gelişmekte olan ülkeler kendi iç taleplerini büyüterek geçmişteki büyüme hızlarını koruyabilirler. Gelişmekte olan ülkelerin eskiden ihraç ettikleri malları şimdi kendi ülkelerinde satmaları da o denli kolay değil. Talep başka bir yerden gelmeli.
Yeni iç talebin dış ticarete konu olan mallardan (taşınır-tradables) değil, dış ticarete konu olmayan (taşınmaz-nontradables) mallardan gelmesi gerekiyor. Kısacası, bugüne kadar gelişmiş ülkelere mal satarak ekonomik büyümelerini sürdüren gelişmekte olan ülkeler önümüzdeki dönemde kendi ülkelerinde taşınmaz mallara talep yaratarak büyümelerini sürdürebilecekler.
Amerikan doları değer kaybediyor. Gelişmekte olan ülkelerin paraları Amerikan dolarına göre değer kaybetmeye devam edecek. Bu şekilde, Amerika’nın ithalatı azalacak, ihracatı artacak. Gelişmekte olan ülkelerin mallarına olan Amerikan talebi düşecek.
İPUÇLARI
Hikaye bu. Bu hikayenin arkasındaki önemli noktalardan biri uluslararası mali sermayenin gelişmekte olan ülkelere akmaya devam etmesi. Taşınır mallardan göreli olarak çıkıp taşınmaz mallara yönelen gelişmekte olan ülkelerde yıldızlaşan sektörler doğal olarak gayrimenkul/inşaat sektörü olacak. Büyük bir olasılıkla, yabancı sermaye gelişmekte olan ülkelerde bu alanda yoğunlaşacak.
Bu gelişmeyi Türkiye’de zaten görmeye başladık. Hikaye doğru çıktığı takdirde, bu analizden Türkiye için de ileriye dönük önemli ipuçları var.
Birincisi, Türk parası değerlenmeye devam edecek.
İkincisi, gayrimenkul sektörü daha da gelişecek. Fiyatlar artacak. İnşaat sektörü çok daha iyi bir döneme girecek. Yabancı sermaye zaten ilgilenmeye başladığı gayrimenkul sektörüyle çok daha fazla ilgilenecek.
Üçüncüsü, zaten zorluk çeken sektörlerde mal ihracatında sıkıntılar daha da yoğunlaşabilir.
Bunlar olmazsa ne olur? Şimdilik işin bu tarafı konuşulmak istenmiyor. Ama, ülkeler arası bağımlılığın eskiye göre çok daha fazla olduğu yeni dönemde, Amerikan ekonomisindeki yavaşlama ya da durgunluk, tüm dünya için de ekonomik yavaşlama veya durgunluk anlamına gelebilir.