Geçen haftanın düşündürdükleri

GEÇEN hafta yurt dışında dikkat çekici gelişmeler oldu. Türkiye ekonomisi açısından bu gelişmeler önemli sonuçları olacak niteliktedir.

Amerika’da temel enflasyon beklentilerin üzerinde çıktı. Amerikan Merkez Bankası (FED) Amerikan ekonomisinin geleceği hakkında kaygı duyduğunu açık bir dille ifade etti.

Her şeyin iyi gittiği düşüncesiyle IMF ile yeni bir program yapmama kararı alan Brezilya’da Merkez Bankası faizleri arttırdı. Kararı herkes şaşırtıcı buldu. Halbuki, şaşılacak bir şey yoktu.

FED’İN TUTUMU

Amerikan ekonomisinde işlerin iyi gitmediği beklentisi FED’i daha cüretkar yapacakmış gibi görünüyor
. Önümüzdeki aylarda FED’in bir kerede faizleri yarım puan birden artırması şaşırtıcı olmayacaktır. Gerek enflasyon baskısı gerekse dünyadaki likidite bolluğu FED faizlerinin düşük kaldığı inancını güçlendirmektedir.

Dünyada likiditenin bol olduğu 1990’lı yılların ortasında FED faizleri yüzde 6 idi. Amerika’da çok ciddi bir mali disiplin vardı. Enflasyon beklentileri tarihin en düşük düzeylerindeydi. O dönemde, gelişmekte olan piyasalara giden fon miktarı yılda 200 milyar doların biraz üzerindeydi. Asya ve Rusya krizleriyle likidite azaldı. Aynı paralelde, FED enflasyon riski yaratmadan faizleri indirdi.

Bugünlerde gelişmekte olan ülkelere giden mali sermaye 300 milyar doların üzerine çıktı. Amerika’da mali disiplin çok ciddi bir boyutta bozuldu. Enflasyonist baskılar ve beklentiler arttı. FED’in faizleri yüzde 3’e dahi henüz gelmedi. Dolayısıyla, FED’in biraz hızlı davranması zorunluluğu doğabilir. Son enflasyon verileri de bu yönde işaretler veriyor.

Brezilya’da 2006 yılında seçimler var. Sosyalist platformda iktidara gelen Başkan Lula beklenmedik bir biçimde uluslararası finans çevrelerinin hoşuna gidecek bir biçimde davrandı. IMF programına sadık kaldı. Bir önceki iktidar döneminde dahi uygulamaya geçirilemeyen sosyal güvenlik reformunda küçümsenmeyecek adımlar attı.

Daha çok seçim kaygısıyla, Maliye Bakanı’nın aksi görüşlerine rağmen, Brezilya IMF ile yeni bir program yapılmamasına karar verdi. Zaten istikrarsızlığın beklendiği bir ortamdaBrezilya kendini daha riskli bir hale soktu. Uluslararası piyasalardaki hafif çalkantılar dahi Brezilya Merkez Bankası’nı kaygılandırdı. Sonuçta, Merkez Bankası faizleri artırdı. Faizlerin artması Brezilya’nın IMF ile yeni bir program yapmamasının maliyetiydi. Maliyetin bu düzeyde kalmayacağı da düşünülebilir.

YENİ DÖNEM

Her iki gelişme de dünyada toplam likiditeyi daraltıcı etki yapabilecektir
. Konunun Türkiye ekonomisini ilgilendiren tarafı da burasıdır. Son yıllarda, doğru işler yapması yanında, dünyada artan likidite ile rahatlıkla yurt dışından borçlanabilen Türkiye ekonomisi önümüzdeki dönemde aynı rahatlıkla borç bulamayabilir. Ekonomik gelişmeler ekonominin kendi iç dinamikleri ile yönlenip yüksek ekonomik büyümeyi destekleyecek yurt dışından çok fazla kaynak sağlanamayabilir. Bu açıdan, Türkiye’nin siyasi kaygıları bir tarafa bırakıp Brezilya’nın düştüğü hataya düşmeden IMF ile yeni bir program yapmakta olması çok önemli bir adım olmuştur.

Dikkat etmemiz gereken bir döneme giriyoruz. Petrol dahil, hammadde fiyatlarının yüksekliği yanında, dünyada likiditenin daralması birçok gelişmekte olan ekonomiler için son yıllardaki alışkanlıkları bırakma anlamına gelecektir. İktisadi baskıların arttığı bir dönemde belli başlı merkez bankalarının faiz politikalarında yavaş davranması da başka riskler doğurabilecektir.
Yazarın Tüm Yazıları