AMACIM gazete sayfalarında iktisadi bir tartışma yaratmak değil.
Özellikle iktisat alanında ‘ben doğruyu söylüyorum, başkaları yanlışları savunuyor’ gibi tutum takınmak mümkün değildir. İktisatta teşhis, tahminin alt yapısıdır. Teşhis de yanlış olabilir, tahmin de. Önemli olan iktisadi tartışmanın teknik açıdan doğru ve kendi içinde tutarlı olmasıdır.
Kur ve cari işlemler dengesi konularında sayfa komşum Ege Cansen ile birkaç yazıyı aşan tartışmamız oldu. Biz bu tartışmayı telefonda da yapabilirdik. Galiba, ikimiz de, bu çeşit bir tartışmadan okurların da yararlanabileceğini düşündü. Yazılarımızın bazılarını birbirimizin görüşlerine cevap niteliğine dönüştürdük. Sanıyorum, düzeyli bir tartışma oldu. Öyle olmaya devam edeceğinden de eminim.
SAP-SAMAN SORUNU
Ege Cansen benim saygı duyduğum iktisat yazarlarındandır. Dolayısıyla, tüm görüşleriyle uyuşmasam da, görüşlerini dikkatle irdeler bir şeyler öğrenmeye çalışırım. Beni uzun süre düşünceye sevk eden yazıları vardır. Bazıları görüşlerimi değiştirmeme neden olmuşlardır. Bazıları da görüşlerimin doğruluğunu kendime teyit etmeme yardımcı olmuşlardır.
Kimin ne kadar iktisat bilip bilmediğine benim karar vermem kadar gülünç bir şey olamaz. Kibarca, ya da başka bir biçimde, ‘ben biliyorum, ama benim bildiğimi Ege Bey bilmiyor’ gibi bir tutum takınmayacak kadar karşımdakine karşı akademik saygıya sahip biri olduğumu sanıyorum. Ege Bey yazımdan böyle bir izlenim elde etmişse, kabahat mutlaka benim kötü yazı şeklimdendir.
Gelelim ‘sapla samanı karıştırma’ konusuna. Ege Bey’in kurları yükseltmek için bankaların döviz pozisyonu almalarının sınırlarıyla oynanması önerisine karşı çıktım. Hálá çıkıyorum. Bu öneri sapla samanı birbirine karıştırmaktır.
Bankaların dövizde pozisyon alma limitleri sermayelerine ve bilançolarına göre alabilecekleri riskleri sınırlayan bir uygulamadır. Riske yönelik bir uygulamanın makro ekonomik politikaların bir parçası yapmak ya da makro ekonomik bir sonuca ulaşmak için bir alet olarak kullanmak sapla samanı birbirine karıştırmaktır. Çok tehlikelidir. Mikro iktisat politikalarıyla makro ekonomik sorunları çözmeye çalışmak makro ekonomik sorunları derinleştirebileceği gibi, mikro dengesizlikleri de artırır.
ÇARESİZLİK
Sermaye hareketlerinin serbest olmasından memnun değilsek sermaye hareketlerini kısıtlamanın yollarını arayabiliriz. Ama, bulunan yol risk parametreleriyle oynamak değildir. Ben aynı görüşte olmasam da, birçok iktisatçı sermaye hareketlerinin kısıtlanması yönünde görüş bildiriyorlar. Gerçek şudur ki, sermaye hareketleri bir kez serbest bırakıldığında, artık geri dönüşü yoktur.
‘Elbette vardır’ diyenlere verilecek tek cevap ‘kimsenin bunun maliyetini üstlenemeyeceğidir.’ Tüpten çıkan diş macunu örneği gibi, bir kez sermaye hareketleri serbest bırakıldığında, artık bu rejimle yaşamanın yollarını bulmaktan başka çare kalmamaktadır. Çünkü, dünya ekonomilerinin geldiği noktada alternatif çok maliyetlidir.
Bankaların döviz pozisyon sınırlarıyla oynamak bir çare değil, çaresizliktir. Geçmişte bu yolu da denedik, denemedik değil.
Bir iktisatçı olarak, Ege Bey ile bu çeşit bir tartışmanın içine girmemiz eminim ki son olmayacaktır. Yine eminim ki, daha birçok konuda farklı düşündüğümüz olaylarla kendi köşelerimizde karşı karşıya kalacağız. Bu bir zenginliktir. Farklı düşünceler iktisadı zenginleştir ve bir adım daha ileri götürür.