MERKEZ Bankası’nın Para Kurulu bu yıl ilk kez kısa vadeli faizleri düşürmedi. Bundan önce yapılan her aylık toplantıda kısa vadeli faizlerin düşürülmesi kararı çıkmıştı.
Faizleri değiştirmeme kararı Merkez Bankası’nın ekonomiye yönelik görüşlerinin değiştiği anlamına alınmamalıdır. Karar, siyasi otoriteye yönelik bir uyarıdır.
IMF ile yapılan üç yıllık yeni bir programın daha ilk aşamasında söz verilen yapısal reformların tamamlanamaması, nedenleri ne olursa olsun, ileriye dönük olumlu bir işaret değildir.
İşleri hızlandırmak ve program içinde kalmak için siyasi otoritenin üzerine baskı kurmak gerekmektedir. Bu anlamda, para politikası da baskı araçlarından biridir. Halbuki, alışılmış biçimde, şimdiye kadar siyasi otorite para politikasının üzerine baskı kurmaktaydı.
OLUMLU VE OLUMSUZ
Cuma günkü yazımda vurguladığım gibi, enflasyon eğilimleri hedef doğrultusunda, hatta hedefin biraz da altında seyretmektedir. Döviz kurları düşme eğilimindedir. En azından, döviz kurları üzerinde kaygı verici bir baskı yoktur. Sonuçları henüz belli olmasa da, özelleştirme konusunda ciddi adımlar atılmaktadır. Yani, kamunun borç stokunun inmesi yolunda çabalar yoğunlaşmıştır.
Ekonomik büyüme, yıl sonu tahmininin üzerinde de olsa, yavaşlama sinyalleri vermektedir. Gerek yurtiçinde gerekse yurt dışında beklentiler olumludur. O halde, kısa vadeli faizlerin indirilmesi için yeterli sayılabilecek nedenler mevcuttu.
Cari işlemler açığındaki artış dikkat edilmesi gereken bir gelişmedir. Yurt dışında havanın değişmesiyle, cari işlemler dengesi ekonomik istikrar açısından ‘risk’ olmaktan çıkıp ‘tehdit’ olma eğilimine girebilir.
Avrupa Birliği ile, onlardan kaynaklanan nedenlerle, ilişkilerde yakınlaşmanın duraklaması ekonomik açıdan yurt dışındaki olumlu havayı değiştirmesi olasılığı dikkatle izlenmesi gereken bir olgudur.
Petrol fiyatlarının geldiği nokta ve yeniden gündeme gelen terör yurt dışı piyasaları kırılgan yapan diğer etkenlerdir. Amerika’da faizlerin artıyor olması, Avrupa’da para politikasının hangi yönde gelişeceği konusundaki belirsizlikler de dış piyasaları huzursuz yapmaktadır. En azından, orta dönemde, bu çeşit gelişmeler Türkiye ekonomisindeki istikrarı da etkileyebilecek nitelikte olabileceklerdir.
ÇAPA
Kısacası, ufkun bir tarafında hava açık ve berrakken, ufkun diğer tarafı bulutlanmaya başlamıştır. Bu aşamada, siyasi otoritenin ekonomik program kapsamında IMF’ye söz verdiği yapısal reformları savsaklıyormuş gibi bir görüntü vermesi ‘acaba’ sorusunu daha ciddi olarak alınmasına neden olmuştur.
Unutmayalım ki, IMF, Türkiye ekonomisinin geleceğine yönelik beklentiler açısından bir ‘çapa’ rolünü görmektedir. İçeriğini tam olarak bilmeseler de, IMF’nin Türkiye’ye yönelik tavırları dış piyasaların Türkiye ekonomisine bakış açılarını belirleyen en büyük etkendir. Giderek, ‘çapa’ rolünü para politikası üstlenecektir.
Bir şekilde, IMF’nin şart koştuğu sosyal güvenlik yasası sonbahar aylarında Meclis’ten geçecektir. Bu, sonbahar aylarına kadar Merkez Bankası’nın kısa vadeli faizleri indirmeyeceği anlamına gelmez. Aksine, faiz indirim kararına etken olan unsurlarda olumlu gelişme devam ettiği taktirde, faiz indirimleri devam edebilir. Hatta, beklenenin üzerinde faiz indirimleri dahi gözleyebiliriz.
Uyarı yapılmıştır. Anlayana, her gün uyarı yapmanın bir anlamı yoktur. Sorun, yapılan uyarıdan gerekli sonuçların çıkarılmadığı zaman yaşanacaktır.