TÜRKİYE enflasyonla mücadelede küçümsenmeyecek bir yol aldı. Hatta, elde edilen sonuçları uluslararası deneyimlerle karşılaştırırsak, ‘enflasyonla mücadelede Türkiye bir mucize yarattı’ dahi denebilir.
Otuz yıl kadar yüksek enflasyonla yaşamış bir ülkede yıllık enflasyon yüzde 100 civarından yüzde 10’lara indirildi. Enflasyondaki iniş çok kısa bir sürede oldu. Toptan eşya fiyatları bazında, 2002 yılının başında enflasyon yüzde 90’ın üzerindeydi. 2004 yılının başında enflasyon yüzde 9 olmuştu.
İniş sürecinde yüzde 30’lar ya da yüzde 20’ler düzeylerinde hiçbir engelle karşılaşılmadı. Gecikme olmadı. Bir anlamda, otuz yıllık alışkanlıklarla rağmen enflasyon yüzde 10’lara gelene kadar inatçılık yapmadı. Bütün bu süreçte,IMF’den gelen paraların da yardımıyla, ekonomik büyümeden de feragat edilmedi.
TATSIZ TARAFLAR
Son iki yıldır enflasyonla mücadelede elde edilen başarı mücadelenin tamamlandığı anlamına gelmiyor. Yüzde 10 düzeyindeki bir enflasyon uluslararası standartlar açısından hálá yüksek bir enflasyondur. Uzun dönemli hedefimiz enflasyonun yüzde 2-3 civarına inip o düzeylerde istikrara kavuşması olmalıdır.
Rakamsal olarak uzun dönemdeki hedefe çok yaklaşmış gibiysek de, aslında enflasyonla mücadelenin en çetin yerinde olduğumuz unutulmamalıdır. Bu mücadelede alışık olmadığımız durumlarla karşı karşıya kalacağız. Artık, IMF’den eskisi gibi para gelmeyecek.
Gerektiğinde, Merkez Bankası faizleri artıracak. Ekonomik büyüme engellenecek. Pişmiş aşa su katılacak. Üretim ve ticaret sektörleri açısından her şey yolunda gibi görünürken, birileri işlerin o kadar da iyi gitmediğini söyleyecek. Ekonomideki bazı birimler ters köşeye yatacak.
Bugüne kadar çok da fazla görmediğimiz enflasyonla mücadelenin tatsız taraflarıyla karşılaşacağız. İşlerin iyi gittiğini düşündüğümüz dönemlerde işlerin tersine çevrildiğini görebileceğiz. Beklentilerimizi bu çeşit deneyimlerle şekillendireceğiz.
Zaten, bu gibi durumlarla karşılaşmayıp bir anlamda enflasyonla pasif bir mücadele verilmeye çalışılırsa, uzun dönemli hedefe ulaşmak da mümkün olamayacak.
Yaşanabilecek tatsızlıklar enflasyonla mücadelede ekonomik birimleri yıldırmamalıdır. Aksine, enflasyonla mücadele eden her ekonomik birime bu mücadeleyi sürdükleri sürece destek verilmelidir.
GEÇMİŞİN TELAFİSİ
Geçen yılın son çeyreğinden bu yılın ilk iki ayına kadar olan enflasyondaki eğilim hafif olumsuza dönmüş gibi görünmektedir. Mevsimsel oynaklığı fazla olmayan imalat sanayi fiyat endeksi bu yılın şubat ayına kadar (beş aylık sürede) aylık bazda yüzde 1’in altında artarken, mart ayından bu yana yüzde 1’in üzerinde, hatta yüzde 2 civarında artma eğilimine girmiştir.
Kamu sektörünün fiyat ayarlamalarını zorunlu olarak yapması eğilimi değiştiren etkenlerdendir. Arada bir döviz kurlarını zıplatmamız bir başka olumsuz etken olmuştur.
İç talebin önlenemez yükselişiyle ekonomik büyümenin hızlanması da enflasyonu olumsuz etkilemektedir. Ücret ayarlamalarına geçmişi telafi etme güdüsüyle yaklaşılmaktadır. Asgari ücretler dahil olmak üzere, geçmişin telafisi kısa dönemde geçmişteki enflasyonun da yeniden devreye girmesi anlamına gelebilir.
Önümüzdeki dönemde, siyasi konular da dahil olmak üzere, enflasyon üzerindeki olumsuz etkenleri ortadan kaldıracak bir tavır içinde olmak zorundayız. İmalat sektörü fiyat artışlarını kısa dönemde kalıcı olarak yüzde 1’in altına çekmek bir zorunluluktur.
Enflasyonla mücadele, zorlukları açısından aslında şimdi daha yoğun olmak zorundadır.