Enflasyon her yerde en büyük kaygı

GEÇEN yılın ağustos ayında Amerika’da konut kredileri bataklarının ortaya çıkmasıyla gelişmiş ülke ekonomileri büyük bir bilirsizliğe girdi. İlk ve öncelikli kaygı konut piyasasından yayılabilecek ekonomik durgunluk oldu.

Özellikle Amerika’da öncelik ekonomik büyümenin düşerek de olsa devam etmesine verildi.

Amerikan Merkez Bankası (FED) daha önce görülmemiş bir hızla kısa vadeli faizleri indirdi.

Bush İdaresi vergi indirimlerini devreye soktu.

Amaç, tüketim harcamalarındaki olası düşüşü engellemek ve finans sisteminin içine girdiği likidite sıkışıklığını kazasız belasız aşmaktı.

Avrupa ve Japonya olayları daha soğuk kanlılıkla izledi.

Oralarda da bankalar çok ciddi zararlar yazdılar.

Avrupa ve Japon bankaları da likidite sıkışıklarına girdiler.

Avrupa ve Japon merkez bankaları da piyasaya bolca likidite verdi.

Likidite vermenin standartlarını düşürdüler.

Ama, faizlerle oynamadılar.

FİLMİN SONU

Amerika ekonomik büyümeye odaklanmışken, Avrupa ve Japonya ekonomik büyümeyi gözlerken, diğer gözle de enflasyondaki gelişmelere daha yakından baktılar.

Grafikte de görüldüğü gibi FED faizleri yüzde 5.25’den yüzde 2’ye indirirken, Avrupa’da kısa vadeli faiz artışları durup yüzde 4’de kaldı.

Japonya’da uzun süredir kısa vadeli faizler yüzde 0.5’de değişmeden duruyor.

Son aylarda bozulan enflasyon görünümü tüm gelişmiş ülke merkez bankalarını rahatsız etmeye başladı.

Petrolün varil fiyatının 140 dolara yaklaşması, gıda fiyatlarındaki önlenemeyen artışlar ve son 7-8 ayın göreli gevşek para politikaları merkez bankalarını tedirgin etmeye başladı.

Önceleri ekonomik büyümeye öncelik verdiğini açıklayan FED, "şimdi ekonomik büyüme üzerindeki sonuçlarından bağımsız, fiyat istikrarı para politikasının önceli hedefidir" demeye başladı.

Artan işsizlik karşısında bu görüşlerinde ısrarcı olup olmayacaklarını göreceğiz.

Zaten bu şartlarda faizleri indirmenin "abesle iştigal" olacağını vurgulayan Avrupa Merkez Bankası şimdi kısa vadeli faizlerin artırılabileceğinden söz etmeye başladı.

Hemen olmasa da, biraz da önümüzdeki dönemdeki makro ekonomik verilerin durumuna bakarak, gelişmiş ülkelerde yeniden faiz artırımları başlayabilir.

Düşme eğilimindeki ekonomik büyüme o şartlarda daha da düşebilir.

Hatta, arzu edilmese de, bir resesyon yaşanabilir.

Henüz taşların yerine oturmadığı gelişmiş ülkelerdeki finans piyasalarında çalkantılar ve batıklar artabilir.

KÖTÜNÜN İYİSİ OLMAK

Bütün bunların bizim gibi gelişmekte olan ülkelere yönelik sonuçları mutlaka olacaktır.

Özellikle, Amerika ve Avrupa’daki faiz artırımlarının gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki getiri-risk profilini değiştirmesi durumunda, gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarında belli bir daralma söz konusu olabilir.

Küresel ekonomilerde yaşanan temel eğilimlerin dışlında kalmak olanaksız.

Dolayısıyla, Türkiye’nin de fiyat istikrarını öncelikli hedefi haline getirip yükselme eğilimindeki enflasyon ile ciddi bir biçimde mücadele etmesi karışık bir ortamda küçümsenemeyecek yararlar sağlayacaktır.

Bir anlamda, herkes kötü.

Kötüler içinde ne iyilerden biri olmaya çalışmalıyız.
Yazarın Tüm Yazıları