SON beş yıldır dünya ekonomilerinde yaşananlar birçok açıdan şaşırtıcıydı. Şaşırıcı gelişmelere alışmışken, şimdi birçok şey doğal akışına girmeye başlıyor. Balon patlıyor, yine şaşırıyoruz.
1998 yılı aralık ayında bir varil petrolün ortalama fiyatı 10 doların altındaydı. 2000 yılında 30 dolara çıktı. Gelişmiş ülkelerde büyüme biraz düştü. Buna ılımlı durgunluk dendi. Faizler indirilmeye devam etti. Korkulan enflasyon hiç gerçekleşmedi.
Petrol fiyatları artmaya devam etti. 2007 yılında bir varil petrol ortalama 80 dolar civarına geldi. Bu süre içinde ekonomik büyüme tatmin edici düzeylerde, hatta artarak gerçekleşti. Enflasyon tehdidinden söz edildi. Ama, korkulan yine olmadı.
ŞOK ÜZERİNE ŞOK
1970’li yılları hatırlayanlar petrol fiyatındaki artışa paralel olarak ekonomilerde durgunluk ve enflasyon bekledi. Olmadı. Çünkü, aynı dönemde sermayenin maliyeti (cost of capital) neredeyse sıfıra indi. Küçümsenmeyecek boyutlarda üretimde verimlilik arttı. Petrol fiyatlarından gelen arz yönlü olumsuz şok çok büyük ölçüde sermayenin maliyetinin çok düşmesi ve verimlilik artışlarıyla olumlu yönde bir başka arz yönlü şokla telafi edildi. Şimdi, bu dönemin de sonuna gelinmiş görünüyor.
Amerika’da faizler düşürülüyor. Avrupa ve Japonya’da faizler aynı düzeyde tutulmaya çalışılıyor. Ama, piyasa faizleri son beş yılda görülmemiş düzeylerde arttı. Yani, yatırımcının muhatap olduğu faizler artık yüksek. Petrol fiyatından gelen olumsuz arz yönlü şok artarak devam ederken, sermayenin maliyetinin düşüklüğünden kaynaklanan olumlu arz yönlü şok kayboldu. Hatta, tersine döndü. Sermaye maliyetinin artması bir başka olumsuz arz yönlü şok oldu. Üretimde verimlilik artışları da artık eski düzeyinde değil.
Amerika’da, Avrupa’da ve hatta Japonya’da yayınlanan her veri ekonomik durgunluk beklentilerini daha da güçlendiriyor. Enflasyon ise giderek yükseliyor.
Euro Bölgesi’nde tüketici fiyatlarındaki artış 2007 yılı sonu itibariyle yüzde 3.1 oldu. 2006 yılı sonunda enflasyon yüzde 1.8 idi. Enflasyonu yüzde 2 olarak hedefleyen Avrupa Merkez Bankası açısından gelinen nokta kabul edilebilir bir düzeyin üzerinde.
Enerji ve gıda maddelerini dışarıda bırakan emel enflasyon Euro bölgesinde 2006 yılı sonunda yüzde 1.6 iken 2007 yılı sonunda yüzde 2.3’e geldi. Artık, arz yönlü olumsuz şok temel enflasyona da etki yapmaya başladı.
Benzer bir gelişme Amerika’da da yaşanıyor. Amerika’da tüketici fiyatları 2006 yılı sonunda yüzde 2.5 iken 2007 yılı sonunda yüzde 4.1 oldu. Temel enflasyon hala yüzde 2.2 ile yüzde 2.7 arasında salınıyor. Ama, üretici fiyatları yıllık bazda yüzde 6’ının üzerinde seyrediyor.
ŞAŞIRMAYALIM
Gelişmiş ülkeler enflasyonist bir döneme giriyorlar. Finans piyasalarındaki karışıklıklar merkez bankalarının yükselen enflasyon tehdidine karşı gerekli tepkiyi vermelerini şimdilik engelliyor. Ortaya çarpıcı bir durum çıkıyor.
Finans piyasalarının rahatlaması için merkez bankaları faizleri düşürerek sermayenin maliyetini azaltmaya çalışıyorlar. Ama, aslında sermayenin maliyeti giderek artıyor.
Önümüzdeki dönemde gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere enflasyon ihracı da söz konusu olabilecek. Zaten, kendi iç dinamikleri ve küresel şartlarla gelişmekte olan ülkelerde de enflasyon arzulanan düzeylerin üzerinde seyrediyor ve artıyor.
1970’lerdeki senaryoyu 2000’lerin ilk yarısında yaşamak şaşırtıcı olmayacaktı. Yaşanmadı, şaşırdık. Şimdi, 1970’lerdekşi senaryo gerçekleşecekmiş gibi görünüyor. Yine şaşırıyoruz. Galiba, şaşıracak fazla bir şey yok.
Yarın gelişmekte olan ülkelerdeki enflasyona ve olası diğer gelişmelere değineceğim.