MART ayında gerçekleşen üretici fiyatları enflasyonu birçok kişiyi şaşırttı.
Enflasyon yüzde 0.5 civarında beklenirken yüzde 1’in üzerinde çıktı. Şaşırmanın nedeni enflasyonun duyarlı olduğu etkenlerin göz ardı edilmesiydi.
Dünyada petrol fiyatlarının artmasıyla Türkiye’de enflasyonun olumsuz etkilendiği yönünde hakim bir görüş ortaya çıktı. Halbuki, geçen yıl petrol fiyatları çok daha hızlı arttığı halde, Türkiye’de enflasyon düşmeye devam etmişti. Aydan aya da, petrol fiyatları nedeniyle enflasyonda şaşırtıcı bir oynaklık gözlenmemişti.
ÜFE DE ÖNEMLİ
Mart ayında ne oldu? Yeni üretici fiyatları endeksi (ÜFE) eski toptan eşya fiyatları endeksine (TEFE) göre petrol fiyatına çok daha mı duyarlı? Yoksa, mart ayında gözlenen kur artışı mı üretici fiyatlarındaki beklenmedik artışın nedeniydi?
Bir aylık veriye bakarak bu soruların yanıtlarını bulmak mümkün değil. Ama, Devlet İstatistik Enstitüsü’nün 2003 ve 2004 yılları için aylık yayınladığı üretici fiyatları endeksinin kur değişmelerine çok daha duyarlı olduğu yönünde çok ciddi işaretler var. Mart ayı enflasyonunun yüksek çıkmasının arkasında da yükselen kurların etkisinin petrol fiyatlarındaki artışa göre daha fazla olduğunu düşünmek abartılı olmayacaktır.
Kurlardaki istikrarın enflasyon gelişmeleri üzerindeki etkisi artık çok daha açık bir biçimde ortaya çıkıyor. Enflasyon hedeflemesinin parametresi tüketici fiyatlarıdır. Bugün için çok fazla bilgimiz olmayan konu üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasındaki geçiştir. Yani, üretici fiyatlarındaki değişmeler tüketici fiyatlarında hangi boyutta ve hangi zaman aralığında etkilemektedir?
Bu sorunun yanıtını bugün bilemesek de, iki fiyat seti arasında ciddi bir ilişki olması beklenmelidir. Yani, üretici fiyatlarındaki artışlar belli bir zaman diliminde az ya da çok tüketici fiyatlarını etkileyecektir. Ters etki de söz konusu olacaktır. Bu açıdan, üretici fiyatlarındaki beklenmedik artış tüketici fiyatlarına göre oluşturulan enflasyon hedeflemesi açısından kayıtsız kalınacak bir gelişme değildir.
KUR VEYA İSTİKRAR
Düşük enflasyon düzeyinde, fiyat istatistikleri ekonomideki her türlü beklenmedik gelişmelere karşı duyarlı hale gelmiştir. Örneğin, her ay enflasyonun yüzde 0.1 puan (yüzde 1’ün onda biri) kadar fazla artması yıllık bazda enflasyonun yüzde 1.21 fazla olması anlamına gelmektedir. Yani, enflasyon yıllık bazda enflasyon yüzde 8.79 olacağına yüzde 10 olacaktır. Düşük enflasyon düzeylerinde bu fark ihmal edilebilir değildir.
Tüketici fiyatları endeksine bakarak bu yıl sonu için hedeflenen yüzde 8’lik enflasyon hedefini tutturmak sorun olmayacak denebilir. Hatta, olumlu şartlar devam edip bir şok yaşanmadığı taktirde, enflasyon yüzde 5’lere kadar gerileyebilir. Ama, böyle bir tabloyu yaratmak için döviz kurlarındaki istikrar ‘olmazsa olmaz’ şartlardan biridir.
Son günlerde döviz kurlarının hangi düzeyde olması gerektiği konusunda fikir beyan edenlerin sayısı arttı. Döviz kurlarının artması için lobi yapılırken, enflasyon hedefini de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Döviz kurlarının yükselmesi daha önemli bulunuyorsa, o taktirde, enflasyon hedefinin ciddiye alınmadığı ortaya çıkmaktadır. Sermaye hareketlerinin serbest olduğu ve düşük enflasyon düzeylerinde ‘enflasyon kadar devalüasyon’ beklemek hiç gerçekçi değildir. Hatta, bu yaklaşım hedef şaşırtmaktır.
Enflasyon düştükçe, fiyat istikrarı yanlıları ile ihracatı döviz kuru yoluyla teşvik etmeyi önemli bulanlar daha iyi ayrışacaktır. Ama, fiyat istikrarının, ekonomideki diğer fiyatlarda istikrar olmadan gerçekleşemeyeceği unutulmamalıdır.