REKABET, kapitalist öğretinin birinci önceliği olduğu için değil, kaynakların en iyi şekilde (verimli) tahsis edilmesini sağladığı için önemlidir.
Kaldı ki, rekabet denen olgu canlıların doğasında vardır. Canlıların doğasında bulunan ‘rekabet güdüsü’ dış etkenlerle ya da toplumsal girişimlerle bozulabilir. Rekabeti bozan alışkanlıklar hayat tarzı olabilir.
Olaylara göre, toplumlar rekabeti önleyici ya da sakatlayıcı kararlar alabilmektedirler. Genellikle, bu yönde alınan kararlar ‘eşitlik’ idealinden yola çıkarak alınmaktadır. Çoğu zaman, toplumlar mutlak eşitlik ile göreli eşitlik kavramları arasında bocalarlar. Bocalama sonucunda oluşan rekabet karşıtı ortam aslında toplumu en iyide değil, en kötüde buluşturma işlevi görür.
SAKAT REKABET
İşe alınmalarda, adaylarda aranan niteliklerden çok ahbaplık ilişkisine dayanarak yapılan seçimler işgücü kalitesini azaltan bir etkendir.
Bir iş yaptırılırken, geçmiş deneyimler ve kalite kontrolü yerine rüşvetin yönlendirdiği seçimler yaptırılan işin kalitesini doğal olarak azaltacaktır, maliyeti artıracaktır.
Eğitimde, değerlendirmeler sonucunda sınıf geçmesi ya da mezun olması belirlenen standartlara uymayan öğrencilerin başarılı olmuş gibi gösterilmesi eğitimin kalitesini bozan önemli etkenlerden biridir.
Yasalara ya da kurallara uymayanların cezalandırılmaması ya da hak edilen cezaların affedilmesi yasaların ya da kuralların uygulanmasını zorlaştırır. Yürürlükteki yasalardan ya da kurallardan beklenen toplumsal yararlar elde edilemez.
Yasaların ya da kuralların toplumdaki bireylerin ekonomik gücüne ya da toplumdaki konumlarına göre uygulanması da yasaların ya da kuralların bir süre sonra anlamsızlaşmasına neden olur. Örneğin, milletvekillerinin, hakim ve savcıların trafik suçu işlediklerinde cezalandırılmaması trafik suçu işlenmesini teşvik eden bir olgudur.
Meslek seçiminde ‘arzu’ ve ‘kabiliyet’ gibi önemli etkenler göz ardı edilip herkese eşit uygulanan ‘standart bir değerlendirme’ kullanılması yanlış insanların yanlış meslekleri seçmesi anlamına gelir. İşgücü kalitesi düşer. Verimlilik düşer.
Kısacası, rekabeti sakatlayan her türlü etken toplumu daha kötüde buluşturma çabasının bir başka biçimidir. Sonuçları çok iyi irdelenmese de, sonuçta, rekabeti engelleme çabası toplumların kültürlerinin önemli bir parçasıdır.
REKABET KÜLTÜRÜ
Toplumların her türlü ve her alandaki rekabete bakış açısını ‘rekabet kültürü’ diye bir kavram altında toplarsak, cevabı ilginç olabilecek sorulardan biri ‘rekabet kültürünün zaman içinde yaşayarak ya da eğitimle değişip değişmeyeceği’ sorusudur. Deneyimler sonucunda rekabetin iyi bir şey olabileceğini düşünenler rekabete sıcak bakmayan bir kültürde rekabetin önünü açan girişimlerde bulunabilir mi? Bulunsa da, bu alanda başarılı olabilir mi?
Rekabet kavramına yalnızca iktisadi anlamda bakmak yanlıştır. Toplumsal yaşamın her alanında rekabet söz konusudur. İçgüdüsel olan bir tutumun farklı kültürlerde farklı şekilde oluşması elbette ilginçtir. Ama, içgüdünün toplumsal bir hayat tarzı olarak benimsenmesi kolay olmadığı gibi, değiştirilmesi de çok uzun zaman alacak bir süreç olabilir.